Paylaş
İsrail, Mescid-i Aksa’da 14 Temmuz’dan bu yana aldığı güvenlik önlemlerini kaldırmış ve Filistinli cemaat Harem-i Şerif’e girmeye başlamıştı ki, dün yeni çatışmalar çıktı. Bir kez daha burada bir uzlaşmaya varmanın ve buna sadık kalmanın ne kadar zor olduğunu gördük...
HAREM-İ ŞERİF
- İslamiyet’in üçüncü kutsal mekanı ve ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa, Doğu Kudüs’te Harem-i Şerif kompleksinin içinde yer alıyor.
- Yahudiler, Harem-i Şerif’in Romalılar zamanında yıkılan Hz. Süleyman Tapınağı’nın üzerinde yer aldığına inanıyor. Yahudilere göre, Harem-i Şerif’in hemen batı tarafında bulunan ‘Ağlama Duvarı’ o tapınaktan geriye kalan son duvar. Bu nedenle Yahudiler de Mescid-i Aksa’nın yer aldığı Harem-i Şerif’ten hak iddia ediyor.
- Anlaşmalara göre Yahudilerin Mescid-i Aksa ve altın kubbeli Kubbet-üs Sahra’nın bulunduğu Harem-i Şerif diye anılan avluya girmesi serbest, ancak burada ibadet etmeleri yasak.
- 1967’den beri Doğu Kudüs, Batı Şeria ile birlikte İsrail’in işgali altında. El Aksa ise anlaşmayla Ürdün’ün himayesine bırakılmış durumda, günlük yönetim ise Kudüs İslami Vakıflar Dairesi’nde. Giriş-çıkışı da Filistinliler kontrol ediyordu.
DEDEKTÖRLERİ NİYE İSTEMEDİLER
- 14 Temmuz’da ise üç Filistinlinin İsrail güvenlik güçlerine saldırmasıyla bu statüko tehlikeye girdi. Harem-i Şerif’te devam eden çatışmada üç Filistinli ile iki İsrailli güvenlik görevlisi öldü. İsrail, o gün Mescid-i Aksa’da cuma namazı kılınmasına izin vermezken, kutsal mekanı iki gün ibadete kapadı, pazar günü açtığında ise kapıya metal dedektörler koyduğu anlaşıldı.
- Kudüslü alimler, El Aksa’nın bırakıldığı gibi teslim edilmesini isterken cemaat camiye girmek yerine kapının önünde namaz kılıp nöbet tutmaya başladı. O zamandan bu yana yaşanan eylem ve saldırılarda 4 Filistinli ile 3 Yahudi yerleşimci hayatını kaybetti.
- Filistin tarafı, İsrail’in tek taraflı olarak metal dedektör yerleştirme kararını Harem-i Şerif’te hakimiyet sağlama girişimi olarak değerlendirdi. Buna göre, Yahudi yerleşimleriyle Doğu Kudüs’teki varlığını genişleten Batı Şeria ile bağlantıyı neredeyse koparan İsrail, Harem-i Şerif’te egemenlik sağlamaya çalışıyordu.
- BM, AB gibi kurumlar, ABD’nin yanı sıra Müslüman ülkelerden gelen tepkiler üzerine İsrail geri adım attı. Önce salı akşamı dedektörler kaldırıldı, dün ise güvenlik kameralarının takıldığı çerçeveler söküldü.
- İsrail’in yüz tanıma, termal kamera gibi akıllı teknoloji sistemleriyle güvenliği artıracağı belirtilirken, egemenlik ihlali olarak algılanabilecek tüm bu tedbirler yeni gerilimlerin tetikleyicisi olabilir.
TÜRKİYE İLE ATIŞMA
MESCİD-i Aksa krizinde Türkiye ile İsrail arasında yaşanan atışma da dikkat çekiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Osmanlının elinden çıkmasıyla başlayan Kudüs’ün sıkıntılı günleri bölgede İsrail’in kuruluşuna yönelik hadiselerle birlikte adeta kabusa dönüşmüştür”, “Şu anda yapılan iş terörle mücadele bahanesiyle Mescid-i Aksa’yı Müslümanların elinden alma girişimidir” şeklindeki sözleri İsrail’den diplomatik dili aşan bir tepkiye neden oldu.
İsrail Başbakanı Netanyahu’nun ofisi “Erdoğan, İsrail’e nasihat verecek son kişi” derken İsrail Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasında ise “Camdan saraylarda yaşayanlar taş atarken temkinli olmalı” sözleri dikkat çekiciydi.
Türk Dışişleri Bakanlığı ise ‘Haddini bilmez açıklama’ diyerek yanıt verdi. 2016’da Türkiye ile İsrail'in normalleşme kararı aldığında ilişkilerde 2010 yılında yaşanan Mavi Marmara krizi öncesindeki gibi bir işbirliğinin yakalanmasının kolay olmayacağı tahmin ediliyordu. Ancak son restleşme ilişkilerin ne kadar kırılgan bir zemin üzerinde olduğunu da ortaya koydu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tepkilerde başı çekmesi, Osmanlı hatırlatması, Türk hükümetinin Gazze’deki Hamas ile yakınlığı hepsi İsrail’in tepkisini tetiklemiş olabilir. Anlaşılan Doğu Akdeniz enerjisini Avrupa’ya taşımak için işbirliği yapmaya çalışan iki ülke ilişkilerinde hâlâ güven arttırıcı adımlara ihtiyaç var. Bu hem iki ülke ilişkileri, hem de Ortadoğu barışı için gerekli.
İsrail ile Filistin barış sürecinin canlandırılması için Trump yönetiminin zemin aradığı bir dönemde Türk-İsrail ilişkilerinde dengenin yakalanması iki taraf için de önemlidir.
Paylaş