Paylaş
Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetimi’nin yoğun propagandası altında dün Avrupa Parlamentosu’nda Türkiye konulu bir oturum düzenlendi. Ancak oturumun başlığı bile önyargıyı gözler önüne sermesi açısından yeterliydi. “Akdeniz’de istikrar ve güvenlik: Türkiye’nin olumsuz rolü.”
TEMSİLCİ DE BOY HEDEFİ
BÖYLE bir başlık altında düzenlenen toplantıda Türkiye elbette parlamenterler tarafından yaylım ateşine tutuldu. Bundan geçtiğimiz günlerde Ankara’da temaslarda bulunan ve ‘hoşgörülü’ olmakla suçlanan AB Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell de nasibini aldı. AP’de esen popülist rüzgâr İspanyalı Borrell’i de rahatsız etmiş olmalı ki, “Türkiye’ye karşı haçlı seferine çıkacak değiliz” tonunda bir uyarıda bulundu.
GÜNDEM YİNE TÜRKİYE
TÜRKİYE, AP’deki oturumundan sonra pazartesi günü de AB dışişleri bakanları toplantısında ele alınacak.
Fransa Dışişleri Bakanı Jean Yves Le Drian’ın girişimiyle yapılacak toplantıda Suriye, Libya, Doğu Akdeniz bağlamında Türkiye gündemde olacak.
Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunanistan da bu girişimi desteklerken Le Drian, Ankara’ya yeni yaptırımların gündeme gelebileceğini ima eden açıklamalarda bulundu. AB, Doğu Akdeniz’deki sondaj faaliyetleri nedeniyle daha önce Ankara’ya yönelik sembolik birkaç yaptırım uygulama kararı almıştı.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Joseph Borrell ile hafta başında yaptığı basın toplantısında yeni yaptırım olması halinde buna karşı önlemlerin gündeme geleceği uyarısında bulunmuştu.
YENİ SAYFA AÇMAK
ASLINDA Türkiye-AB ilişkileri için ortamı daha da gerecek yaptırımlara değil, yeni sayfa açacak fikirlere ihtiyaç duyulmaktadır.
Avrupa Birliği ile ilişkilerde çoktandır yaprak kımıldamıyor. 2016’dan beri yeni bir başlık açılmış değil. Katılım müzakereleri fiilen askıya alınmış durumda.
Hatta insan hakları ihlalleri, hukuk devletinin gerilemesi gibi gerekçelerle AB içinde katılım müzakerelerinin tamamen sonlandırılmasını isteyen taraflar bile mevcut. Ancak ‘aday üye’ statüsünden çıkarmak için üye ülkelerin oy birliği gerekli olduğundan bu konuda Türkiye aleyhine bir karar çıkması şu haliyle mümkün değil.
İKİ TARAF İÇİN DE ÖNEMLİ
TÜRKİYE-AB ilişkilerinde o halde nereden başlamalı? Diyalog zeminini korumak bu anlamda önemli. AB, Türkiye’ye yönelik ‘üye ülke’ perspektifine geri dönmelidir. Türkiye de üyesi olmak istediği topluluğun beklentilerine yönelik adımlarla algıyı pozitif yönde dengelemeyi değerlendirebilir.
Ayrıca Doğu Akdeniz ve Libya’da da AB ile Türkiye ortak çalışmalıdır. Doğu Akdeniz’de istikrar ve güvenlik ancak Türkiye ve KKTC’nin de haklarının gözetildiği bir formül üzerinden sağlanabilir. Libya politikasında ise Avrupa’nın bölünmüş bir tablo çizmesi bölge güçleri bile olmayan Rusya ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelere alan açmaktadır. Avrupa bunu da görmelidir.
KAYBETMEK KOLAY
TÜRKİYE, Libya’da Birleşmiş Milletler’in meşru saydığı Ulusal Mutabakat Hükümeti ve bu ülkede toprak bütünlüğünün korunmasına destek veriyor. Libya’da bütünlüğün korunması, istikrarlı bir yapının sağlanmasından en çok fayda görecek taraflardan biri de Avrupa olacaktır.
Dolayısıyla AB-Türkiye ilişkilerinin tazelenmeye ve kriz yaratan konulara yeni bakış açılarıyla yaklaşmaya ihtiyaç vardır.
Belki bu anlamda Almanya’nın AB dönem başkanlığına geçmiş olması bir fırsat yaratabilir. Burada önemli olan iki tarafın da birbirini yeniden kazanmasıdır.
Yoksa kaybetmek kolay olandır.
Paylaş