Paylaş
Washington-Tahran gerilimi, Irak ve Suriye’den sonra İran’da da tansiyonu yükseltiyor. Ancak krizin ABD Başkanı Donald Trump açısından riskleri de bulunmuyor değil.
ABD’de 2017’de Trump’ın iktidara gelmesinin ardından Washington’daki rüzgâr İran aleyhine döndü. ABD dahil uluslararası aktörlerin 2015 tarihinde Tahran ile yaptığı nükleer anlaşmayı yetersiz bulan Trump, uzlaşmadan tek taraflı çekildiğini açıkladı, kasım ayında da İran’a yönelik yeni yaptırımlar geldi. Aynı dönemde Türkiye, Çin, Hindistan, Güney Kore, İtalya, Japonya, Tayvan ve Yunanistan’a İran ile petrol ticaretinin sürebilmesi için geçici muafiyet tanınmıştı. Hafta başında ise Trump yönetimi, 2 Mayıs’ta bu muafiyetin biteceğini açıkladı.
PETROL YÜKSELİŞTE
Petrol üreticisi Venezuela’nın darboğazda olduğu, diğer bir petrol üreticisi Libya’da savaşın yeniden kızıştığı bir dönemde, ABD’nin İran’ın petrol satışını ‘sıfıra’ indirme hedefi, piyasalarda petrolü yukarı doğru hareketlendirdi. Dün itibariyle Brent petrolün fiyatı 75 dolar seviyesine yükseldi ve bu artışın sürmesi öngörülüyor.
Kaya petrolü keşfiyle dünyanın en büyük petrol üreticisi haline gelen ve bu sayede petrolü silah olarak kullanabilme kabiliyeti kazanan ABD, piyasadaki petrol açığının Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkeler tarafından karşılanmasını umuyor. İran’ın çekilmesi günde yaklaşık 1 milyon varil bir arz daralması anlamına geliyor.
Petrol fiyatındaki artıştan olumlu etkilenecek ülkelerden biri olan Suudi Arabistan, OPEC’ten gelecek tavrı izlediğini açıkladı. Fiyat yükselişinden fayda görecek bir diğer ülke ihracat gelirlerinin yüzde 60’ını petrolden sağlayan Rusya.
ÇİN VE AB TEPKİLİ
ABD’nin muafiyeti kaldırma kararı Çin ile kıyasıya bir ticaret savaşı yaşadığı sırada geldi. İran’ın en büyük petrol müşterisi olan Çin, Tahran’a yeni yaptırımların Ortadoğu’da gerilimi arttıracağı, piyasaları istikrarsızlaştırabileceği uyarısında bulunuyor.
İran’ın nükleer silah sahibi olmasının engellenmesi için 2015’te yapılan anlaşmaya taraf olan AB, uzlaşmaya sadık kalırken Almanya, Fransa ve İngiltere, ABD’nin İran yaptırımlarını baypas edebilmek için INSTEX diye özel ticari bir mekanizma kurdu. İran’ın sattığı petrol karşılığında bu sistem üzerinden AB’den sınırlı miktarda gıda ve ilaç gibi ürünlerin takas edilmesi öngörülüyor.
REJİMİ ZAYIFLATIR MI
İsrail ve Arap ülkeleri, İran’ın Irak, Suriye, Lübnan gibi ülkelerdeki yayılmacılığından ve artan nüfuzuna tepkili. Türkiye’nin de her ne kadar Suriye’de Astana süreci çerçevesinde ortak olsa, alışveriş yapsa da İran’ın artan etkisinden rahatsız olduğu sır değil. 2015 anlaşmasının yapılmasında İran’ın ılımlı diye tabir edilen Cumhurbaşkanı Ruhani ve İran Dışişleri Bakanı Zarif etkili olmuştu. İran’ın dini lideri Ayetullah Hamaney ve muhafazakârlar anlaşmaya mesafeliydi. Nitekim Trump yönetiminin yeni yaptırımlar getirmesi bu kanatta ‘Haklı çıktık’ havası yaratmışa benziyor.
Dün İran Dışişleri Bakanı Zarif’in “İsrail ve Arap ülkeleri, Trump’ı istemediği bir savaşa çekmek istiyor” minvalindeki açıklaması da dikkat çekiciydi. Ezcümle, Irak’ta savaşın yarattığı kriz hâlâ aşılamazken, Suriye’de savaşı bitirme çabaları sürerken bu kez İran’da tansiyon tehlikeli bir şekilde yükseliyor.
Öte yandan petrol krizi, Amerikalı seçmen için de tüketimin arttığı yaz sezonu öncesinde pahalı benzin, Amerikalı üretici için de pahalı hammadde anlamına gelecektir. Dolayısıyla İran’a yönelik petrol silahının, bir yerden sonra 2020’de yeniden seçilmek isteyen Trump için de riskli bir enstrümana dönüşme ihtimali bulunuyor.
Paylaş