Paylaş
Özellikle de 20’li yaşlarındakiler kuruyor bu cümleyi. Geleceğe karşı bir belirsizlik var kafalarında.
Kendilerini ifade etmek istediklerinde içten ve dıştan sansüre uğrayacaklarını düşünüyorlar.
İç sansür, korkunun bastığı, kendi kendini durdurma freni. Dış sansür, ‘sağ sol konu komşu toplum ne der?’ korkusunun bastığı, algı freni. Zaten duyguların en pisi korku. Koku gibi korku.
Sigara dumanı gibi, insanın üstüne başına saçlarına siniyor. Sen bile fark etmeden ele geçiriyor seni.
Rotanı çiziyor. Korkunun koyduğu yol işaretleri hep ‘dikkat!’ Hep ‘yapılmaz, sapılmaz, girilmez.’
E, böyle ilerlenmez.
Bu cümleyi kuranlara, ‘örnek ver’ dediğinde de kurdukları cümleler benzer.
Orada korkmadan istediklerini söylüyorlar. İfade özgürlüğü var. Burada ‘ondan çekin, bunu yazma, onu değiştir, bunu söyleme’ler var.
Ama bu gerçek düşünceleri yansıtmıyor. Bu gençler, buradan gittiklerinde özgür olacaklarını düşünüyorlar.
Bu çok üzücü. E, nereye gideceksin? diyorsun. Aslında cevap şu: Her şeyle dalga geçilebilen bir yere. Oklavanın olmadığı bir sınıfa transfer olmak istiyorum.
Birçok müzisyen tanıyorum. Klasikçisi, popçusu, rockçısı, türkücüsü.
Müzisyen dediğin elini korkak tutarsa, içinde hükümet kurulursa, nefesini bırakamaz. Yazarlar tanıyorum. Yazar dediğin kalemi kağıtta kontrolsüz kaydırmazsa, sevgilisini aldatmış gibi olur.
Bazı şeyleri adabıyla, bazı şeyleriyse edepsizce söylemek gerekir. O zaman rengi çıkar işin. O zaman yeni bir ufku işaret etmiş olursun.
Oyuncular, yönetmenler, dansçılar tanıyorum. Abartı severler bu insanlar. Suyunu sıkmak isterler duyguların.
Süzgeç istemezler, tanelerin ağızlara girmesinden hoşlanırlar. Ben de onlardanım çok şükür. Olmasaydım, hayat katlanılmaz derecede sıkıcı gelecekti çünkü biliyorum.
Daha bebekken biliyordum. Onlar da biliyorlar. Şimdiki mutfak onları korkutuyor.
Burada hep bazı kelimeler yasak oldu. Bazı soruları sorunca, evdeki bütün kristalleri topla aşağı indirmişsin gibi, düşerdi suratlar. Tabularla yasamaya alışığız yani. Büyükler vardı hep. Küçükler vardı hep. Hep ortada olduk.
Yakar toptan kaçtık. Ben küçükken ‘Kürt’ diyemezdik, şimdi de burada diyemeyeceğim şeyleri diyemiyoruz.
20’li yaşlarında parlak gençler adına konuşuyorum. Bıktık tabu, saklambaç, tıp oynamaktan.
‘Hakikat mi cesaret mi’ oyununu oynamak istiyoruz artık biz.
Var mısınız?
Paylaş