Paylaş
Aklıma şarkılar, fikirler, anlatacak, yazacak şeyler geliyor birdenbire.
Sanki yazın bir kertenkele gibi güneşlenip, kuruyorum da sonbaharla birlikte bereketli yağmurlar başlıyor.
Bu sabah uyandığımda, kulaklarımda çalan yeni bir şarkı, karnımda yarın ve öbür gün Serdar’la çekeceğimiz reklamın heyecanı, kalbimde sürpriz bir müzikale, hayaller hakkında şarkı yazma işinin heyecanı birleşti.
Çalışmak, yapabildiğini yapmak ne güzel şeymiş.
Koronayla başlayan ve yazın tüm hızıyla devam eden ‘donup bakakalma’ sürecim yerini kımıltılara bıraktı.
Hani bazen başka yoldan gelirken eve, fark etmediğin şeyler görürsün ya, onun gibi oluyor bazen bu süreç.
Hayat devamlılığı başka yollara saparak sürdüğü için, ne bileyim evde kalarak, bir yere gidemeyerek, maskesiz dolaşmayarak, sevdiklerini kollayarak...
Biz de başka şeyleri görmeye başladık.
Ne önemli bizim için mesela.
Ne seviyoruz, ne istiyoruz, neyi kesinlikle istemiyoruz...
Neye dönmek istiyoruz, neye istemiyoruz. İçimizde gargara gibi çalkalanıyor bence bunlar.
Bizim ev şehirden uzak, ormana ve Karadeniz sahillerine yakın, o yüzden ben pek inmiyorum da şehre.
Fakat içimde şarkılar çalar çalmaz koşuyorum hemen stüdyolara.
İşte insan onu hareketlendiren şeylerin farkına varıyor.
İnsan en azından kendini tanımış olarak geçmeli şu dünya misafirliğinden.
Belki de oturup yazmalı.
Şunları daha çok yapayım, bana iyi geliyor listesi yapmalı mesela.
Ya da şunlara dikkat, bedenimde sıkışma yapıyor dediği şeyleri bilmeli.
Kendimizi pamuklar üstünde taşımalı, sarıp sarmalamalı, sevdikleri ve başkaları için var olan o varlıktan çıkarmalıyız.
Bencillik demişler yanlış demişler bence, ‘benci’yim başka bir şey. Benci olmamız iyi.
Kendine benci olan, sevdiğine de senci olur çünkü.
Hayat oyununda en büyük ödüllerden biri, başkasını mutlu etmek.
O duygu paha biçilmez. O duyguya varan yol, kendini mutlu etmekten geçiyor ilk.
Viktor Frankl ne güzel demiş, “Önemli olan başımıza gelenler değil, başımıza gelenlere verdiğimiz cevaptır” diye.
Başımıza gelenleri hayatın zarları belirler çoğunlukla.
Onu eve buyur etme şeklimize ise kimse karışamaz.
Zor zamanlardan geçmeye devam ediyor bütün dünya, her türlü kayıp hayatın normali oldu, sevdiğimiz bazı şeyleri dışarıda bırakıp evlere girdik.
Bir virüs peşimizde.
Önemli olan, bizim buna verdiğimiz tepki ne?
Kapanıp evlere bağırıp çağırıp yakınmak mı, yoksa “Peki şimdi yüreğimi ferah tutabilmek için ne yapabilirim acaba” diye sormak mı?
Sorunca cevaplar da geliyor, şarkılar da.
Paylaş