Paylaş
Beni kendilerine merkez yapmış, bir yörüngeye oturmuşlar. Susmuyorlar. Anlatıyorlar, dinliyorum. Farklı cinslerde, farklı burçlarda, huylarda, yaşlardalar.
Biri birine benzemez. Kimisi yarım, kimisi çıplak, kucağıma oturtup, gitarımla her birinin saçlarını uzun uzun tarıyor, toka yerine laflar takıyorum. Ve ben onları size duyurmak için sabırsızlanıyorum.
Onları birer birer sokağa salmalı. Yoksa başa çıkılmaz, hem bazıları kaybolur gider kıyamıyorum. Siz bir şarkıyı tam bitirmeden, ki bunda ne kadar hızlı olduğunuzun farkındayım, söz yenisini bırakıcam. “Koş” diyeceğim, “koş onlara”. “Bundan sonra sana onlar bakacak, bazısı seni sevicek bazısı tahammül edemiycek. Bazısı yanından ayırmıycak, bazısı hiç elini tutmıycak. Bazısı ‘evet ben de’ diyecek, bazısına hiçbir şey ifade etmiyceksin. Ama unutma, kalplerine giremezsen insanlarla bağ kuramazsın.” İşte böyle tembihliycem kapıda.
Girdiğim yol çetrefilli, zahmetli. Tekrara alıp defalarca dinlenebilecek şarkılar yazmak istiyorum. “Neredeydin sen bugüne kadar” denilecek şarkılar yazmak istiyorum. Bir yaz aşkı değil peşinde olduğum. O yazki aşkı sonsuzlaştıracak bir şarkı. Bugüne kadarkilerden daha güzel bir jenerasyon doğurmak istiyorum. Tüm çabam bu.
Şu soru hep sorulur: Yeni projeler neler? Ne yapacaksınız şimdi? Soranın cevabı bildiği için sıkıntıdan patladığı, cevap verenin de kalıba döktüğü bir diyalog bu. Gerçek bir diyalog değil. “Nasılsın?” “Oturuyorum” gibi. Ses alma üzerine daha çok. Bir iş yapmak değil mesele. İyi bir iş yapmak. Bir şeyleri halletmek ve ortaya çıkarmak değil meşgalem, çok çok iyi şeyler yapmak istiyorum. Bu çağda var olmak için, başka bir yol görünmüyor.
Bir arkadaşımın yazı dolu bir duvarı vardı eskiden odasında. Hayatta değer verdiği herkesin bir şeyler yazdığı koca bir duvar. Karşı duvarsa bomboş. “Sen de bir şeyler yaz” dediğinde, “Burası çok dolu, ben karşı duvara bir şey yazayım” demiştim uyanıkça. O da bana demişti ki bilgece: “Mühim olan bu duvarda fark edilmek.”
Bilmem anlatabiliyor muyum?
Paylaş