Hayatımın birkaç senesi, ‘Mavi ay’ dedektiflik bürosunda, David Addison’un Maddie Hayes’i öpmesini beklemekle geçti.
Allahım, hep çok yaklaşıp yaklaşıp öpüşmezlerdi. Gece geç saatlerde, ileride dedektif olacağımdan ve saten gibi görüneceğimden emin, dizinin sonunda çalan, o gece lambası bol şarkıyı ninni yapar, uyurdum. “Some walk by night, some fly by day...” ne demekti merak bile etmezdim. 80’lerdeydik ve İngilizcem yoktu. Ayrıca, bu olağanüstü dizinin mesleğime ilham vermesi şerefine, köpeğimin adını Bayan Topesto koyacaktım.
Kırmızı bir kaykayım vardı. En büyük dertlerimden biri, yan sokaktaki o ince ve keskin virajı alabilmekti. Dizimde türlü yaralar ve izler taşıyordum bu çabamı taçlandıran. Bir süre sonra, dönmeye başladım orayı, fakat döner dönmez ya kaykay park etmiş arabaların oraya fırlıyordu ya da ben. Olsun. Döneyim de ben. Şu an, bu anılara geri dönüp de bakmamın tek sebebi, hayatın yavaş ve o anda ne ise ondan ibaret olduğu günlere duyduğum özlem. Her şey ‘fastforward’ geliyor bana bugün. Yine diziler var, yine dönmeye çalıştığım virajlar var ama farklı. Onlar da koşturuyor. Eskiden dururlardı. Suya bırakılmış bir şey kadar dinlenirlerdi oldukları yerde. Saat, bir türlü ‘Mavi ay’a gelmezdi; ve annem ‘Niiiiil’ diye bağırdığında ben çoktan yüz kere virajımı almış olurdum. Doyardım vakte. Vakit de bana.
Herkese diyorum ki, “Kendinizi hızlı trende gibi hissetmiyor musunuz?”... Beni duyduklarından emin değilim gerçi, yüzlerinde hızla bir yere sürüklenen insanlardaki dalgalanmalardan var. Herkes, bir öncekinin suçluluğuyla bir sonrakinin telaşı arasında gidip gelir gibi. Yetişemiyorum, yetişemedin, yetiştiremediniz! Mesela Ömer dedi ki: İnsan evrimi, bu hıza ayarlı değil henüz. Bize çok geliyor bu bilgi çağı hızı. Onca frekans uykumuzu bozuyor. Radyolar, wirelesslar, wiresızlar, cepten dalgalar kaçırmış keyfimizi. Bizi ne topraklayacak peki? Kim basıcak frenimize? Karşımdakinin o anda olmadığından o kadar eminim ki, beni asla suçlayamaz o sırada orda olmadığım için. Acaba büyüdükçe mi çıkılıyor bu hızlı atmosfer katmanlarına? Büyümekten kastım, hem yaş boy pos, hem de kapladığın alan. Bir bakıyorum, kimseden bir şeyin cevabını alamamışım. Çünkü ya mesaj bıpbıplamış, ya nette savrulmuşum, ya telefon çalmış ya da akıl kayması olmuş bende. Geçenlerde korktum mesela. ‘Sen o gün...’ yazdım mesaj... Tam devam edecektim, Nihat bir şey dedi. Ona cevap verdim. Sonra mesaja geri döndüm, ne cümlenin devamını hatırlıyordum, ne de kime göndereceğimi! Birkaç saniye sonra bağlantı tekrar kuruldu ve ben hmm dedim, hatırladım. Biliyorum, tatile çık yazacaksınız. Meditasyon yap diyeceksiniz. Ama ben gelecekteki şu ilanı bekliyorum:
MODERN HAYATIN HIZINA DUR DEMEK Mİ İSTİYORSUNUZ? RADYO, TELSİZ, UYDU, GSM, INTERNET, TELEVİZYON VE BENZERİ İLETİŞİM DALGALARINDAN TAMAMEN ARINDIRILMIŞ, CENNET ADA ‘MAVİ AY’ DA BULUŞALIM! Bayan Topesto’yu ve kablolu telefonunu özledim.