Yaşasın Kelebek yazılarım yine kitap oldu!

Sevgili benimle her pazartesi bu köşede buluşup, dediklerime kulak veren okurum. Bu köşeden derlediğimiz; size de derman olsun, aklınızda bulunsun, yüreğinize dokunsun istediğimiz yazılardan oluşan “Kelebeğin Hayat Sırları” kitabım nihayet çıktı. Çıkmadan önce, Serdar’a “Arka kapağa ne yazalım?” dedim. Böyle mi olsa dedi:

Haberin Devamı

“Türkçe pop müziğe merakınız varsa, Nil Karaibrahimgil’in şarkılarını en azından duymuşsunuzdur. Reklama merakınız varsa, Nil’in hemen hepsi çok tutmuş jingle’ları sizin de kulağınızda bir yerlerdedir. Ama Nil’in ‘nasıl yaşamalı?’ sorusuna verdiği harika cevaplar belki hiç önünüze çıkmamış olabilir. Nil, 10 yıldan fazladır her pazartesi Hürriyet’in Kelebek ekindeki köşesinden erdem ve bilgeliğe giden yolu arayan yazılarını paylaşıyor okurlarıyla. Elinizde tuttuğunuz kitap bu yazılardan bir derleme. ‘İnsan nasıl yaşarsa parlar?’, ‘İnsan nasıl yaşarsa mutluluğu yakalar?’, ‘İnsan nasıl yaşarsa yaşadığına değer?’ Nil, bu sorulara ünlü yaşam gurularını kıskandıracak bir derinlik, bir o kadar da üslup sadeliğiyle cevaplar arıyor. Cevaplar veriyor. Altını çize çize okunacak, kesilip göz önünde bir yere asılacak, sosyal medyada sevdiklerinizle paylaşılacak hayat sırlarıyla dolu yazılar. Nil’in kelebeklerde keşfettiği hayat sırları elinizde.”
Editörüm Handan da şöyle olsa dedi:
“Pişt dedi bir gün... Kelebek’in sayfasından... ‘Neye üzülüyorsun böyle?’
‘Derdinle arana hendek aç!’
‘Nasıl yani?’ dedim önce. Sonra dinledim sözünü. Az öteye ittim derdimi.
Benim değil başkasının olsaydı diye düşündüm. Uzaktan bakınca öyle korkunç da değilmiş dedim... İşe yaradı hendek.
Başka bir gün.
‘Havalandırsana şu ruhunu’ dedi... ‘Bak tozlanmış.’
Tamam dedim bu defa. Sallandırdım pencereden ruhumu. Bir iki silkeledim... Tozu gitti... Nefes aldı sanki... ‘İnsan bir mucizeler dükkânı.’
Yeni lafı buydu... O dükkândan istediği mucizeyi seçer insan o zaman dedim.
Sonra yeni cümleler buldu kilitleri açacak.
‘Korkmaktan korkma!’ dedi. ‘Her gün şükret’ dedi
‘Kendi hikâyeni kendin yaz. Kimse senin senaryonu yazmasın.
Hem ne kadar açarsan, içine o kadar çok şey sığar. Unutma. Hayatın kaldırma gücü var.’ Modern zaman filozofu sanki bu Nil!
Ozan.
Kelime büyücüsü!
Uzaydan dünyamızın dertlerini teşhis etmek, merhem reçetesi yazmak için gönderilmiş sanki...”
İkisi de beni utandırdı, gururlandırdı. İyi ki yazmışım 11 yıl, her pazartesi dedirtti.
Ama benim aklımda, her zamanki gibi, başka bir şey vardı. Tıpkı şarkılarımda olduğu gibi kendi kelimelerim, kendi melodim olsun istiyordum. Başkalarınınki, hele bu kadar övgü dolu olunca, ağır geliyordu zaten. Hem kitabın içi dışı bir olsun dedim. Ve içinden bir parçayı alıp arka kapağa koydum. En iyisi, kendi kendini anlatsın dedim.
Kapağını, Serdar bu yaz, bir sabah ben uyanmadan çizdi, boyadı. Bana harika bir sürpriz yaptı.
Tamer Yılmaz o resmin aynısını, Büyükada’da çekti.
Uğurcan ve Deniz, tasarımını rüya gibi yaptı.
Bana yine sadece teşekkür etmek kalıyor.
En çok da size.
Siz okumasanız, bu köşede bu kadar uzun duramazdım.
Bunca yazı birikip, bir kitaba taşamazdı.
Dilerim, her okuyan içinde aradığını bulsun.

Yaşasın Kelebek yazılarım yine kitap oldu

Yazarın Tüm Yazıları