Bir vardı, çok yoktu. Aynı şeyin içinde, dönüp duruyordum.
Herkes gibi canım. Ve onu, içinde olunacak tek şey olarak görüyordum. Bunun aksi, insanın kendisine alternatif bir anne bakması kadar saçma olurdu. Hayatım buydu. Ben de buydum. Bazı kalıplarla şekil alır, kendimi sıcak hissettiğim yerlerde pişerdim. Bir fast food zinciri kadar tutarlıydım. Tabi dışımda. Dışımda herkes kadar sahtekardım. Toplum denen toplamda, ben denen değişkeni sabit tutma çabasındaydım. Herkes kadar. Olduğum yerden dışarı zıplamak, sanki bir şeyleri açıklamam gereken mahşer günü gibi gelirdi bana. Fakat değiştim. Değişmedim. Değişiyorum desem daha doğru.
Ayağını bahçenden dışarı uzattığında, sanki buz gibi bir denizin dalgası dokunuyor. Fakat bu his, sadece geçici bir vazgeçirme programı, ymış yani. Dayanırsan, kafanda o kadar korku ve kaygı dolu soruyla yürümeyi başarırsan, bu test seni rahat bırakıyor. Direnç testi. O testiyi kırmazsan, çimler başlıyor. Hava ısınıyor ve sen koşmaya başlıyosun. İnsan bazen kendiliğinden, adımlarını hızlandırıp, koşmaya başlar. Bir ’gel’ sesi duymuştur. Ve sadece o duymuştur. Yanındakinin ’Yoo, ben gel sesi falan duymadım’ demesini de duymamıştır. Başkaları, kendi cevap anahtarlarına bakarak, soruna cevap verebilir ancak. Düşünsene, bunun senin soruna cevap olma ihtimali ne kadar düşük.
Çimlerde koşuyorsun, gözünün içinde bir güneşle. Biri sorsa nereye gittiğini, tam olarak göremiyorsun bile. ’Ayaklarım biliyor’ diyorsun. Bir fikrini değiştiriyorsun. Bir yerleşik yerden kalkıyorsun. Böyle yuvarlanıyorsun, temkinli adımları bırakıp. Ve artık umurunda bile olmuyor, varacağın yer. Sen bu yolculuğun müptelasısın artık. ’Keşke konaklamak olmasa’ diyorsun, ama bir sonraki cesaretine kadar, kendini ağırlayacağın han, seni bir süreliğine tutacak. Fakat doğruyu söylemek gerekirse, bu umrunda bile değil. Koşarken, göbeğinden ziller sarkıyormuş gibisin. Sana artık koşuyor bile denmez, dans bu yaptığın. Hoplama zıplama bu. Çocuk oldun. Çocuk durumuna düştün. Çocuk kaldın. Çocuklaştın. Sen çocuk musun?... Şu an için, öylesin. Napalım sen böylesin. Hayattan hafif yükseldiğin için, ayaklarından tutan da yok. Hayatın ağzına atıyorsun kendini. O çiğnedikçe gıdıklanıyorsun.
Bunlar, insan boyundan büyük işlere kalkışmadıkça olmuyor. Ben kalkıştım. Bu yaz, "Arog" filminde oynuyorum. Bana şans dileyin. Yukarıdaki her kelimeyi, içimde taşıyorum.