Paylaş
O ağlayan çocuk posteri gibi bakıyorum etrafa.
Gülünecek şey, sevinilecek şey, heyecanlanacak şey bulamıyorum.
Kararıp oturmayı da bilmiyorum işin kötüsü.
Hüznün ötesine bakmak istiyorum hep.
Acının sonrasında ne var?
Livaneli’nin dediği gibi bu günler ‘bir parantezdir geçecek’ mi?
Yoksa Huxley’in dediği gibi ‘bu dünya başka bir gezegenin cehennemi’ mi?
Öyle olduğuna inanasım gelmiyor benim. Parantez olmasını istiyorum çünkü, cehenneme benzetmiyorum burayı. Öyle düşünsem, anne de olmazdım. O şarkıları da yazmazdım. Her sabah, en karanlık sabahlarda bile, içimde bir umutla da uyanamazdım.
Hepimiz bir zamandır, nefesi oksijen tüpüyle alıyor gibiyiz. Bacaklarımız suda yürüyor.
Evet hayat devam ediyor etmesine ama sanki bu az nefeslerle, bu ağır adımlarla. İnsan kendini taşıyor oradan oraya. Yüreğini de taşıyor. İçindeki korkuyla, kaygıyla, hayal kırıklığıyla, hüzünle.
İki gün kötü haber gelmese, üçüncü gün geliyor. Buradan gelmezse, dünyadan geliyor. Dünya da çıldırmış gibi bakıyor.
Ne yapacağız peki?
Söyleyeyim, iyi insan olmaya devam edeceğiz.
Akşamları eve yorgun argın gelip masaya kocaman bir sevgi koyacağız.
“Nasıl hayatı zenginleştiririm?
Nasıl moral veririm? Nasıl yardım ederim?” diye soracağız.
Dünyayı bulduğumuzdan daha iyi bir yer olarak bırakmak için, ne yaptığımıza bakacağız. Başkaları onu bozdukça, tamir çantasını açacağız.
Geçen ay, ‘Niltemenni’ diye bir video yapmıştık. Bu kötü zamanlarda yeni yıla umutla girmek için. İçi iyi dileklerle dolu.
“Dilerim yeni yılda sevdiğiniz kim varsa, sağlığı iyi olsun” diye başlıyor. Peş peşe dilekler diliyor. “Büyük mutluluklar olmadığında, küçük mutlulukları biriktirin” diyor. Ben Nil’den böyle zamanlarda bunu bekliyorum, o sebeple onu size vereceğim bu hafta.
İyi insan olmaya devam edelim diye,
Bıkıp usanmadan.
Küsüp gitmeden.
Çünkü umut bitmez, ömür bitmeden.
Paylaş