Paylaş
Nakaratında “O bir he-man, batman, pacman, madmen/ yanında durucam ben!” diye bağırıyorum çizgi filmdeymiş gibi. Şarkılar açıklanmıyor. Hissedilip hissedilmeme, sevilip sevilmeme gibi basit süzgeçlerden geçiyorlar ama eminim bu sözleri bütün kadınlar anlamıştır.
Neyse işte bu trajikomik denilebilecek şarkıya çekilecek kliple ilgili, İzlandalı yönetmen Thor Saevarsson’dan gelen senaryo teklifi şöyle başlıyordu: Kadın bir mafya babasının elindedir, fakat bir boksöre aşıktır. Mafyanın bundan haberi vardır, fakat bu umurunda değildir. Onun umurunda olan, boks bahsinden kazanacağı paradır. Bahsi kazanması için boksörün maçı kaybetmesi lazımdır.
“Nasıl yani?..
Hangi kadın, ben mi???
Kadın ben miyim? Ama ben oyuncu değilim ki...
Benim hiçbir klibimde bir sevgilim olmadı ki!
Hem sevmem ben... Hem kim olur ki o? Bu anlattıklarınız klipte şarkı çalarken nasıl anlatılır?
Bu bir film senaryosu!
Bu beni çok zorlar. Daha önce hiç denemedim. Artı çok korkutucu! Yani cevabım EVET!!! Çekelim hadi şu Allah’ın cezası şeyi!” dedim ben de.
Dayanamadım. Yapmazsam aklımda kalacaktı. Korkup yapmamış olacaktım. Yapılmayan şeylerden pişman olunacağını bilecek kadar büyüğüm, önüme gelen heyecanlı şeylere düşünmeden atlayacak kadar küçüğüm.
Tartışmalar başladı. Depo Film, boksörü oynayabilecek isimlerle geldi, fakat övünerek söylüyorum ve söylemezsem çatlarım ki, mafyayı oynayacak kişiyi ben buldum.
Hani şu Fatih Akın’ın “Duvara Karşı” filmiyle hafızalara kazınmış, meşhur Birol Ünel. “Mafya Birol Ünel olsun mu?” deyince masada sevinç çığlıkları duyuldu. Yapar mı acaba kabul eder mi demeden, çok sağ olsun,
Berlin’den Londra Oteli’ne geldi. İki gün çekimde harikalar yarattı. Üstelik dünya çapında bir oyuncu olduğundan, beni bile mafyanın umutsuz ev kadını yapmayı başardı.
Hele bir tartışma sahnemiz var, orada Thor, “Evet şimdi Birol’la sille tokat kavga doğaçlaması yapacaksınız” dediğinde, sehpanın altına girip çıkmamak istedim. Ben hayatımda kimseye sesimi bile yükseltmemişim.
Bağırmayı bile bilmiyorum ki! Ama o belalı bir mafya gibi salona girdiğinde, canım onunla kavga etmek istiyordu.
Demek iyi oyuncu, benim gibi birini bile havaya sokabiliyor. Ha, becerdim mi? O sizin takdirinize kalmış.
İki gün sonunda, yönetmenimiz Thor’la, mafyasıyla boksörüyle mücadeleden bitap düşmüş bir halde bile, sevinçten geceleri uyuyamadım. Arkadaşlarımı uyandırıp anlatmak, benimle o iki günü yaşamış harika takımımla buluşup “Vay be amma iki gündü ha!” diye konuşmak, bu yükselmiş duygulardan bahseden yeni şarkılar, yazılar yazmak isteyip durdum.
İmaj’da montajlarken, son haline getirip mıncıklarken bile, kalbim hızlı atıyordu. Ben de abarttım.
Daha da önemlisi anladım: Ben buraya çıplak geldim tamam da, asıl ben buraya abartmak için geldim. Abartmaya geldim ben.
Dün arkadaşlarıma klibin kısa tanıtımını yolladım ve altına şunu yazdım:
Evet günde 1567 kere izliyorum ve başka bir şeyden bahsedemez haldeyim, ne var! Bu işi, bu anlar için yapıyorum zaten. Bırakın tadını çıkarayım.
Bu kadar lafın üstüne klibi merak ettiyseniz, bugün www.turkcellmuzik.com’da, yarın televizyonlarda. Umarım benim kadar seversiniz.
Emeği geçen herkesin ellerinden, yanaklarından, kollarından öperim. Dedim ya, ben her şeyi abartırım.
Paylaş