Takip edilecek kadınlar

Takip edilecek kadınlarBu hafta bir şey oldu ki, gururumu okşadı. O da Mediacat ve Advertising Age’in düzenlediği ‘Women to Watch’ (takip edilecek kadınlar)dan biri olmak. Bu ödül 15 işkadınına verildi aslında. Reklam ve pazarlama dalında, artık dalı geçmiş ağaç olmuş, yeşermiş meyveler vermiş kadınlara.

Haberin Devamı

Bir tek Gülse Birsel ve ben, ayrık otuyduk. Çok da ayrık otu değildik bir yandan, çünkü ikimiz de reklam sektörünün içinde, markalarla da işler yapıyoruz. Ödülümün üzerinde, ‘sanat öncüsü’ yazıyor.
Vay be yazıyor yani. O gece, sahnedeki 15 koltuktan birinde oturmak beni diğer ödül törenlerinden farklı bir hisse sürükledi: Bütün kızlar toplandık, biz ne işler başardık!
Dünyada, kadınların kariyerlerinde ancak bir yere kadar yükselebildiklerini anlatmak için ‘glass ceiling’ (camdan tavan) diye bir terim var. Kadınlar, basamakları ne kadar çıkarlarsa çıksınlar, kafalarını bu görünmez tavana toslayıp orada kalıyorlar, deniliyor.
Belki bu biraz doğru.
Türkiye’de ise tavanlar, duvarlar hatta zeminler camdan. Kadınsan, böyle cam bir kutudaymış gibi izleniyorsun. ‘Nesin, kimsin, güzel misin değil misin, kilon mu var, sevgilin mi var, yaşın kaç, amacın ne, niye hırslısın, niye onunla berabersin, bu işi kendin mi yaptın yardım mı aldın, çocuğun var mı?’ gibi yüzlerce açıdan değerlendirilip durduğun, cam bir fanus içinde 360 derece taramalara maruz kalıyorsun.
Puanların, abartma katsayısıyla çarpılıyor. Hormonları devreye girip saçmalayan da, duygusallaşıp ağlayan da, evlenemediği için gergin olan da, çocuğu olduğu için yarım akılla işe gelen de kadınlar oluyor.
Ne yaparsan yap bazen, eksik olduğun yer, koca fosforlu bir kalemle çizili. Evet, hep fosforlu Cevriye’sin sen!

Haberin Devamı

Bu şikayet paragrafından sonra, bir de şükür paragrafı gelsin.
Kadın olmanın süper güçleri sayesinde, bu toz kir pastan eser bırakmıyorsun istersen.
Kıvılcımların çıktığı anlardan, ateş yakıp üzerinde çorba pişirebildiğin için, barış geliyor tartışmalara.
Ortası bulunuyor, ortası yokmuş gibi görünen şeylerin.
Erkeklerin dıkşın dıkşıııın diye birbirine ateş edip durduğu her yerde, ateşkesi sağlayabiliyorsun. Doğum yapma yani hayat verme gücüyle donandığından, hayatta gerçekten nelerin önemli olduğuyla ilgili bir iç güdün oluyor. Kafaya koyduğunu yapacağını biliyorsun ama en önemlisi kafaya neyi koyacağını iyi seçiyorsun.
Neşeli olmanın, dizi izlemenin, kahkaha patlatmanın, aman bugün de abartılı bir şey giymenin, yeni diyetlerin, self help kitaplarının ve güzel sözlerin peşinde koştuğundan olduğun ortama bir ‘canlılık spreyi’ sıkıyorsun.
Bebeklerin yataklarının üzerine asılan o rengarenk, dönüp duran oyuncaklar gibi göz alıyorsun. Kısaca şöyle söyleyeyim: Kadınlar, ellerindeki toz bezleriyle hayatın sıkıntısını alabiliyor. (Mesela annemin yanında her duyguya girebilirsiniz ama garanti ederim sıkılamazsınız.)
Bu şikayet ve şükürler arasında gidip gelip, kendimce bir şeyler yapmanın peşinde koşuştururken, ‘takip edilecek kadın’lardan biri olmak, içimi güldürdü.
Doğru yolda olduğuma dair bir işaret yolladı.
Benimle beraber o gece orada olan, basamakları koşa zıplaya uyumadan, yılmadan, tutkuyla çıkan bütün ‘kız kardeşlerim’i buradan kutluyor, yanaklarından öpüyorum.
Takip edilmek isteyen tüm kadınlara şapka çıkartıyorum.

Yazarın Tüm Yazıları