Paylaş
Kaç yaprak var bilmiyorum
Ben seni kopardım attım
Kendimi toparlıyorum
Var mı şimdi başka biri?
Onu bana benzettin mi?
Ne yaparsan o ben olmaz
Parçaları sana uymaz
Kendimi bunun için mi yorucam ben?
Kalbimi bunun için mi kırıcam ben?
Hmhm haha hmhm haha hmhmhaha
Yok ki senin bir yedeğin
Kötü kedi Şerafettin!
Söyle nasıl kıydın bana?
Hem canındım, hem ciğerin
Kendimi bulamıyorum
Geri alamıyorum
Ben her gece rüyalarda
Hep sana hak veriyorum
Kendimi bunun için mi yorucam ben?
Kalbimi bunun için mi kırıcam ben?
Hmhm haha hmhm haha hmhmhaha
Yok ki senin bir yedeğin...
Bugün sabah erken, bir arabaya binip, radyolara gidicek. Öyle heyecanlıyım ki. Ağlayabilirim. Aylardır dinlediğimiz ve kendi aramızda ‘hmhm’ diye çağırdığımız (onay sesi, ‘hm hm evet’ der gibi) şarkı, artık tek başına nefes alıcak. Birisi onu duyunca zıplıycak, biri zaplıycak. Biri gaza basıcak, biri ezber bilicek. Biri birine söyliycek. Biri birine bahsini bile açmıycak. Biri, biraz değiştiricek. Biri alıp havalara atıp kutlıycak, ağzını açıp yutucak. Biri, aradığını onda da bulamıycak. Birine, birini getiricek. Birinden, birini götürücek. Birisinin öfkesi artık geçicek. Kafasını sağa sola sallayanlar, ayaklarını sert sert yere vuranlar olucak. Sevgilisine ‘kötü kedi şerafettin’ diyenler çıkıcak. (Bülent Üstün, o güzel telefon konuşmasıyla, kötü kedini bize emanet ettiğin için çok teşekkürler.) Birisi mutlaka onu, şu anının sesi yapıcak. Yol alırken, onu dinliycek.
İşte o kimse, ona emanet ediyorum ‘Seviyorum sevmiyorum’u.
Nil kıyısından haber getirdim: Albüm, şubat ortasında çıkıcak. Londra’da, son halini almakla meşgul.
Paylaş