Son bulgulara dayanarak, aşağıda mutluluğumuza katkıda bulunmayanların listesini veriyorum:
alışveriş yapmak
sevdiklerimize kavuşmak
zengin olmak, başarmak
evlenmek, çocuk sahibi olmak
güzel olmak
...hatta...
sağlıklı olmak.
Kim derdi ki? Kim bilebilirdi ki? Aslında elimizde kalanla mutlu olmayı da bildiğimizi... Daha iyi bildiğimizi! Meğer halimiz tam da buymuş. Bir kıpraşmadan dursak, rahat edecekmişiz. Mutluluk bir sabitmiş. Ve bir şeyleri kazanmakla, tüketmekle, kavuşmakla, bir yerlere varmakla alakası yokmuş.
(’yaa tabi tabi’ parantezini açmadan okuyunuz lütfen)
Psikolog Dan Gilbert diyor ki, ’psikolojik bağışıklık sistemi’miz sayesinde, istediklerimizi elde etmeyince de, sahip olduklarımızı kaybedince de mutlu olabiliyoruz. Buna ’sentetik mutluluk’ demiş. Koton mutluluk kadar gerçek ve yüzde yüz saf. O kadın, o ayakkabı, o ödül senin olsa da aynı mutlusun, olmasa da. Bunu henüz bilmediğimiz ve belki de hiç bilemeyeceğimiz için, kendimizi başka bir gelecekte mutlu olmaya kuruyoruz. Fakat, o gün çaldığında pek mutlu olduğumuz söylenemez değil mi? Daha dogrusu, o gün yok. Gelmeyen günün tatminine erteliyoruz kendimizi. Hep geç kalıyoruz böylece.
Bize iyi geldiğini sandığımız, hemen her şeyde yaralanıyoruz. Mesela ’seçenekler’ meselesi.
Bir deney yapılmış. Bir grup insana soruyorlar: Aşağıdaki 8 Monet resmini, beğeni sıranıza göre dizin. Diziyorlar. Sonra iki gruba ayırıyorlar onları. A grubuna, ’en sevdiğiniz iki resimden birini eve götürebilirsiniz, seçin’ diyorlar. B grubuna, ’en sevdiğiniz resmi eve götürebilirsiniz, ama hemen bir seçim yapmak zorunda değilsiniz, eğer isterseniz üç gün içinde resminizi öbürüyle değiştirebilirsiz’ diyorlar. (niye bizle böyle uğraşıyorlar di mi)
Haftalar sonra yapılan testlerde, A grubu seçiminden çok memnun. Mutlular. B grubuysa, hiç memnun değil. Uzun deneyin kısası şu: İnsan seçeneksiz bırakıldığında, elindekiyle mutlu olmayı biliyor. Seçenekleri olduğunda, o psikolojik bağışıklık sistemi çalışmadığından, mutsuz oluyor. Aynı deneyi, farklı şekillerde de yapmışlar. Hep aynı sonuç.
Kendisini neyin mutlu edeceği konusundaki, bütün tahminleri yanlış çıkan bir türüz. Gelecek gelmeyecek. 135 milyon dolar kazanan bir adamla, tekerlekli sandalyedeki birinin bile, bir sene sonra aynı mutluluk tablosunda durduğunu söylesem size, bana ne dersiniz? Ben, seçelim derim. Daha az tüketir, daha az tükeniriz.
Bir kez daha, mutluluklar dileriz. (yine kafiyeli bitirebildim, bitirmesem de mutluydum gerçi)