Sahip olduklarına cins isim koymak

Geçen gün Serdar’a bir fotoğraf attım.

Haberin Devamı

“Bak bu ceket tam senlik” dedim. “Benim ceketim var” dedi.

Sonra Melih’le yolda yürürken bunu anlatınca, “Hüseyin (Çağlayan) de böyle” dedi. Ona “Şu ayakkabılar çok güzel, sana çok yakışır” demiş.

Hüseyin de “Benim ayakkabım var” demiş.

Influencer’ların, instagram’da tiktok’ta üzerimize boca ettiği yüzlerce çanta, krem, ayakkabı varken, bu sadelikten bakabilmek hayata büyük bir güç gibi geldi bana.

Sürekli başkasında olanı ya da yeni olanı istemek ve almaya çalışmak mı, yoksa “Bende var” diyerek o enerjiyi hayatta başka şeylere vermek mi?

Bence ikincisi. Ferah, güvenli, yeterli.

Size yetersizliklerle dolu biri mi daha çekici geliyor, yoksa yeterlilik hissiyle dolu biri mi? Ben hep ikincilere tutuldum.

Birinciler Aslan Kral filmindeki sırtlanlar gibi.

Haberin Devamı

Geçen gün, Emine’nin yeni doğan lokum kızı Mila’ya aldığım, gümüş bir ‘ilk dişim’ kutusuna isim yazdırmak için bir AVM’ye girdiğimde de aynı hisse kapıldım.

Sanki bir dans koreografisi yapar gibi, lime lime ediyordu kadınlar askıları, tezgahları, ürünleri.

Biraz daha göz kalemi. Bir tane daha kazak.

Moda olan şu mont! Şunda olan çanta!

Bana da, bana da, bana da!

Sonu olmayan ve doyumu olmayan bir girdap.

Evindeki küçücük kalan göz kalemini açıp yaptığın makyaj, hep en güzelidir halbuki.

O kalem küçüldüyse, seni güzel göstermiştir sana yıllar boyunca.

Bir de mavisi olsa, hayatında büyük değişiklikler olmayacak aslında. Ama nasıl da medet umarız bazen, o yeni göz kaleminden?

Bilirim, ben de alırdım.

Almayı durdurana kadar daha fazla şeyi.

Artık bir şeyin benimle eve gelmesi eskisinden çok daha zor olduğu gibi, bu seferleri de kestim. AVM seferleri, dükkan seferleri, linkten adrese gitme seferleri.

Dünyaya da borcumuz bu.

Her sene atılan tonlarca kıyafet, dünyanın bir yerinde bir çöp dağı olarak büyüyor. Sonra da yakılıyor!

Üstelik bir tişört bir pantolon için harcanan su miktarını biliyor musunuz? 20 ton! Yirmi ton.

Başka nasıl yazılır bilmiyorum okunması için.

İklim krizi bize susuzluğu getirmeye başladığında, evde bir tane bir tane daha aldığımız tonlarca suyla yapılmış eşyalarımızla ne yapacağız.

Keşke sıkıp içebilsek onları!

Haberin Devamı

Peki susuzlukta büyüyen, dışarda maskeyle gezmeye çalışan ve hatta aşırı hava koşullarından dolayı dışarı bile çıkamayan bir çocuk, bizim aldıkça aldığımız şeyleri gördüğünde bize, Greta Thunberg gibi “How dare you” (bunu bize nasıl yaparsın) diyen gözlerle bakmayacak mı?

Baktığında, gözlerimizi yerden kaldırıp onun gözleriyle buluşabilmek için, gelin tüketimde cins isimlere geçelim.

Tabağım var, çarşafım var, çalışan bir saatim var, kazağım var, var çantam.

Yeni bir şey almadığımız bir hafta dilerim hepimize.

 

Yazarın Tüm Yazıları