"’...Madem öldürdün/ akbaba olmasın!/ eğer sen yoksan/ kimsem olmasın.’ Bu şarkıya akbabanın nasıl girdiği konusunda bir fikri olan varsa, kendine saklasın, asla öğrenmek istemiyorum."
Parçada yazarın asıl yakındığı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Pop müzik parçalarındaki dil ve ritim yanlışları
B) Pop müzik parçalarının sözlerindeki anlam tutarsızlığı
C) Ülkemizde sanat kalitesinin düşüklüğü
D) Müzikle uğraşan insanların eğitim konusundaki duyarsızlığı
E) Halkın müzik alanındaki beğenisinin çok zayıf olması
Bir dersanenin ÖSS Türkçe soru kitapçığında, paragrafta ana düşünce, soru 2
Geçen hafta, beni ve müziğimi seven, ve anlamlı bulan, Duygu getirdi bu kağıdı. ÖSS’ye hazırlanırken karşısına bu soru gelince şaşırmış. Kulise girer girmez elime tutuşturdu. Ben okur okumaz bastım kahkahayı. Arada bir, böyle bir kitapçıkta soru olur muyum esprisi yapıp, kendi kendime gülmüşlüğüm var. Dersanenin bir kabahati yok, almış paragrafı ’ne demek istemiş bu adam’ diye bir bakış açısını anlama sorusu soruyor. Fakat benim anlamadığım şu: yazar benimle ilgili neye yakınıyor?
Eğer yakınıp durduğu şeyi ’asla öğrenmek istemeyip’ gerçekten öğrenmek isteseydi, kafasında inceden bir soru kitapçığı taşısaydı, şunu kolaylıkla anlardı ki: bu şarkıya akbaba, ölümden de beteri temsil etmek için girmiş. Sonra da uçup gitmiş. İnsan şarkısını asla açıklamamalı, ben de açıklamayacağım ama Duygu gibi bunu ’anlayan’, çünkü dinlediği şeyi ’öğrenmek isteyen’ bazıları için, komik duruma düştüğünü bilmeli yakınan bu yazarımız.
Bazı şarkılarda, bazı cümlelerde, bazı filmlerde, birşeyi anlamak için atlanması gereken birkaç ufak taşı, üşengeçliğinden anlamayan ve suya düşen insanlar, bizi anlamsızlık içinde boğuluyor zannedebilirler. Oysa buradaki matematik, ilkokul seviyesinde bir basitliğe sahip. Hayatımın 1 senesini Boğaziçi Üniversitesi’ne girebilmek için soru kitapçıklarıyla geçirdim. ’Ya hepsi ya da hiçbiri’ olmak istediğim için, okudum, anlamaya çalıştım herşeyi. Hala çalışıyorum.
Aslında bana da malzeme oldu. Geçen ayki üniversite konserlerinde, bu soruyu okuyup, yaş 18’i söylemeye başlayınca, hem eğlenceli oldu, hem de taşlar daha da yerine oturdu. Zira benim naçizane çabam, kendi hayatıma ve sizinkine, ’yakınmadan’, anlam katabilmektir.
Bu sorunun cevabını b diye işaretleyen, üniversiteye girer ama yakınanadama hak veren, hayatın içine giremez. Çünkü yakınanadam, kendi yazısında da belirttiği gibi, ’fikri olan varsa, kendine saklasın’ der. Ben onunla saklambaç oynamak istemediğim için, söyledim ve yazdım.
Dün ÖSS’ye girenlere ve Duygu’ya duyurulur: Hayat çoktan seçmelileri doğru bilenlerin değil, kendi hakkında yakınmadan bir paragraf yazabilenlerin... ve iyi ki de öyle.