Paylaş
Bunlar öyle şeyler ki, ancak o yolu yaptığınızda karşınıza çıkıyor.
Olduğun yerden kırk kilometre uzaklıktaki, çakıl taşlı bir deniz kenarına varıp şaşırmak gibi. Yolu yapınca görüyorsun.
Hayatta böyle bir sürü şey var.
Çoğu ne yazık ki, aktarılamıyor. Yaşaman gerekiyor.
Söylemekle olmuyor.
Yani şimdi ben birine, ileride çakıl taşlı bir deniz kenarı var desem, tamam kafasında bir şey belirir ama oraya kendi varıp da, ayaklarını basıp koklaması, ucunu bucağını görmesi ve o büyüklüğü hücrelerinde hissetmesi gibi olamaz.
Hayatlar yaşamak için. Dinlemek için değil.
Fakat insan bazen dayanamıyor ve vardığı bir yeri uzun uzun anlatmak istiyor.
Az gittim, uz gittim, dere tepe düz gittim ve bunları öğrendim demek istiyor.
Ben onlardan biriyim.
Kendi naçizane keşiflerimi, siz belki de hiç tanımayacağım okurlarla paylaşınca, sanki büyülü bir şey oluyor.
Mürekkep gibi, birbirimize dağılıyoruz.
Aynı kelimelerle dua eder gibi, cümlelerle birbirimize dikiliyoruz ve şu bir şeyi anlatmayı beceremeyen kelimeler, dünyanın en sağlam birleştiricisi yapıştırıcısı oluveriyor.
Sokakta, elimi tutup teşekkür eden birinin, yürüyüp devam ettiği başka hayatı, benim hayatımın aynısının birazcık değişiğiymiş meğer oluyor.
Bu köşede sırf bu büyük birleşme sebebiyle 11 yıldır her pazartesi yazıyorum.
O hafta ne öğrendiysem, onu anlatmaya çalışıyorum dilim döndüğünce.
Bu hafta böyle birine daha rastladım ve iyi ki rastlamışım dedim. Gülben Ergen.
Tanıyanlar bilir, çok yüksek enerjisi vardır.
Gülben’e bakınca, istese tek başına termik santral kurar bu kadın dersin.
Kocaman gülüşü ister istemez yüzünü güldürür.
Onunla, ‘çocuklar gülsün diye’ anaokullarını ilk açmaya karar verdiği zaman adam akıllı tanışmıştık.
Onlara küçük bir şarkı yazmıştım.
Şimdi 27 anaokulu olmuş.
Türkiye çapında, salıncağı bile olmayan üç beş yaşlarında bir dolu çocuğun olduğu köylere, okul götürüyor Gülben.
Buna ilk karar verdiği günleri hatırlıyorum, Şimdi 27 köyde, okula giden çocuklar var. Hiç bir şeyleri yoktu, şimdi anaokulları var.
Bu hafta rastladığım Gülben’se yazan Gülben. ‘Öğrendim ki...’ kitabını aldım.
Okumaya başladım ve duramadım, çünkü her sayfası samimiyetle öğrendiklerini anlatıyor.
Herkesin başından bir şeyler geçer, ama herkes geçip gidene bakıp anlamaya hele ki anlatmaya kalkışmaz.
Ne güzel. İçinde yollara düşmüş. Kendini avuçlarına almış, evire çevire bakmış.
Nasıl daha fazla olunur?’a, nasıl iyi insan olunur’a, nasıl insan olunur’a kafa yormuş.
Gidip öğrenmiş. Yaşamış görmüş. Merak etmiş, peşine düşmüş. Aklının almadığına kalbini açmış.
Herkese tavsiye ediyorum bu kitabı.
Dinleyin bu ‘erkenden uyanıp hızla koşmuş’ Gülben kadını.
Yaşasın hayatı çoğaltanlar.
Yaşasın öğrenmekten bıkmayanlar.
Yaşasın bildiğini paylaşanlar.
Paylaş