Neredeyse 7-8 ay önce, bir sokakta uzuuun bir kuyruğa girdim.
Londra’da, illa kadın solistin söylediği bir konsere gitmek istemiştim ve Amy Winehouse diye, ’caz gibi ama kendi besteleri, seversin’ birinin konserine götürdüler beni. Koko diye ikibin kişilik çok güzel bir venuede.
Mütevazı bir ön grup, akustik bir vakit geçirme yapıyordu biz girdiğimizde. ’Kaç kişilik bu koko’, ’ikibin’, ’dolar mı, bu kadın meşhur mu’, ’evet, bu albümüyle patladı burada’. Bakalım ben o patlamayı görecek miyim... Yok, ukalalıktan değil, insanların karakterlerine göre dinlediği grupları kümeleyen bir yazı okumuştum. Çok doğruydu bence. İçindeki seslere karşılık bulanı dinliyorsun. Yani aynı şeyleri aynı şekilde hissedip, söyleyenleri. İçine dönük bir yumuşakçaysan şu grup, dışına dönük bir hipersen ama aklına paranoyakça şeyler de gelmiyor değilse şu adam falan. Onu sonra yazarım, o başka konu. Amy Winehouse’un dedikleri bugünkü konu.
Kadın kesinlikle ’kadın’. Kesinlikle çirkin ve sesinin çok güzel olduğundan kesinlikle emin. Kesin akıllı, o çırpı vücuda bu kadar dar mini elbise giyilir. Kesin çok akıllı, bir eyeliner ve upuzun ’Bart’in annesi topuzu’yla bitirmiş işi. Dişi. Kendisi hakkında yaptığım ilk yorumda, friends dizisindeki chandler’in ’oh my god’ diyip duran, kurtulunası eski sevgilisine benzettiğimi söyledim. Sonra övdüm. ’Yiğidi öldur’me kısmını içeride, ’hakkını yeme’ kısmını dışarıda yapabilenlerdenim. Bunun tersi insanı hasta eder. ’Tarzım değil, e eski soundlar bunlar, e şu e bu’yu bir kenara bıraktım. Bunları bir kenara bırakamamak insanı hamal yapar. Bunları sonra anlatırım, başka konu. Amy Winehouse’un dedikleri bugünkü konu.
Sonra albümünü aldım, sözleriyle dinledim. Çok beğendim. Benim karakterim herneyse, yanardöner meyve tabağı, o işte. Pop için, soul için fazla cesur sözler. Resmen rap gibi, hiphopcu bir erkek gibi, kelime sansürlemeden yazmış. Benzetmeler, imalar yok. Lank.
Bunu çok kıskandım. Sesini çok beğendim. Melodilerini çok beğendim. Birisi onu fena üzmüş, kötü terketmiş, o da kusar gibi yazmış. Bir an, tek bir duraklama yaşadıysa namerdim. Şarkılar birgün bile beklememiş, pişmemiş, durmamış, değişmemiş. Çıkarır çıkarmaz çıkan, çıkartılan şarkı en güzeli.
Bu kız bütün ödülleri topladı. New York’ta, Londra’da her yerde o çalıyor. Elton John, onun için ’şu an dünya üzerindeki en iyi kadın şarkıcı’ dedi. Prince ve Arctic Monkeys sahnelerinde şarkılarını coverlıyorlar. Sadece 23 yaşında. Ona bu şarkıları yazdıran, terkedip eski sevgilisine gidip aylar sonra geri dönen, sevgilisiyle evlenmiş. E, tamam. Konu ne? Ne diyeceksen de:
Bir daha hiç şarkı söylemesem, turneye çıkmasam da olur. Ben burda şarkı söylemek için değil, iyi bir eş, iyi bir anne olmak ve aile kurmak için bulunuyorum demiş!
...ama biz burda, ’o zaman şarkı söylemek lazım avaz avaz’ diye...????!!???