Filmde böyle soruverince Emma Thompson, ben de pause’a bastım. Neyin olmasını iple çekiyorsunuz bayan Nil? Bu soruya verilecek kısa ve noktası kocaman olan bir cümleniz var mı?
Sonra, bu cümlenin olmamasının, ölmek demek olduğuna karar verdim. Bir şeyin olmasını iple çekmemek, yaşamamak demekti. Bu soruya soluk almadan cevap verememek, bitkisel hayat demekti. Çoğu insanın hayatı bitkiseldi. Biraz kötü yürekli ama insanı şeytanca sırıttıran bir teoriye göre, dünyada başrol oynayanların sayısı 500’dü. Gerisi yardımcı oyuncu ve figürandı. Onlar birşeyin olmasını iple çekmeyenler miydi?...
Filmdeki Bay Stevens’in, bu soruya cevabı hazırdı. Fakat cevabı o kadar içeri atmıştı ki, ses tellerine kadar çıkaramıyordu... Halbuki biz, seyirci olarak cevabı biliyorduk. Miss Kenton’i iple çekiyordu. Ama çoğu şey duyulmayınca olmaz. Bu da olmayacaktı. Ben, Bay Stevens gibi olmak istemiyordum. Bayan Kenton’im her ne ise, onu istediğimi söyleyemediğim ve dolayısıyla yaşayamadığım bir dünyada, kısacık bir ömür geçirmek istemiyordum.
Söz konusu cümlenin geçtiği yer, bir limandı. Gece, sokak lambalarının aniden yandığı bir andı. (Şeker Portakalı diye bir kitap vardı. Tekrar mı okusam? Nedense aklıma geldi...) Florasanlar yanınca, herkes alkışladı. Doğrusunu söylemek gerekirse, ben de gece lambalarının yandığı bir anda sokakta olursam, içimde bir alkış kopar. Böyle pasta mumu gibi yanar. Hava tam kararmadan yanar ve içine hiç karanlıkta kalmayacağına dair bir umut dolar. Dolmaz mı?
Mr. Stevens gibi bir sürü insan var. Bu soruyu hiç kendine sormamış birinin kendisine bu soruyu sorduğu hiç olamamış insanlar var. Halbuki ne mühim soru. Sormayanın ne hazin olabilir sonu. Kafiyeden demiyorum bunları.
Tabi hayatın her evresinde, bir şeyin olmasını iple çekmek kolay değil. Yine de hep iple çekilecek bir şey var. İpler elindeyse, ipin ucunda bir ağırlık hissediyorsan, ipini çekince o ağırlık geliyorsa... Burada politik bir parantez açmak isterim. İpin gelecekle ilişkisinin kopmaması için, barış, özgürlük ve huzurun varlığı şart. Cumhuriyet yürüyüşleri, bir kadın olarak benim ipimi elime dolayıp, yola devam etmem için atılmış en güzel adımlardı.
Bazı şeyleri, az çok, arada bir düşünen her insan bilir. Herşey, Mr. Stevens’in suskunluğu bile, o anki koşullara bağlı olarak değerlendirilir. İple çekilecek şeyler olması için, ipin su gibi aktığı bir zamanda, ona asılacak gücü bulmak gerekir.
Öteki ölüm demektir. Ve yaşarken ölmek ölümlerin en fenasıdır. Öyleyse, huzurlarınızdan çekilmeden önce, müsadenizle, tekrar sormak isterim: Neyin olmasını iple çekiyorsunuz bayanlar baylar?