Neye yararım, nası yaparım?

Hatırlıyorum. Küçükken, amcamın üçte biri olduğu, ‘Modern Folk Üçlüsü’nün, ‘trik trak trik trak/Olur mu hiç çalışmamak?’ şarkısı çalardı evde.

Haberin Devamı

Çalışmanın, böyle saat gibi tıkır tıkır işleyen, mutluluk veren bişey olduğunu hissettiren bir şarkıydı. Bu şarkıda, erken kalkıp, işe koyulunur, nakaratta büyük bir neşeyle çalışmanın ritmine kaptırırdı insan kendini. Tabi ki olmazdı hiç çalışmamak. Trik trak’lamamak. Elbet yaşım gelince, ben de kendimi kurucak ve hayatın içine bırakıcaktım.
Peter F. Drucker’ın, ‘Managing Oneself’ (Kendini Yönetmek) adlı küçük kitabını bulduğumda, aklıma bu şarkı geldi. Kendimi, özellikle de zamanımı iyi yönetemiyorum. Günün başlamasıyla bitmesinin bir olduğu, boş sayfalı günler çok. Bir işe yaramayınca, kendini lüzumsuz hisseden biri olarak, sürekli kendime bir iş uydurmam gerek. Çünkü bir patronum, bir şeyler yetiştirmem gereken deadline(son tarih)larım yok. Ha, olsun ister miydim? Bazen evet. ışim, yalnızlıkta trik trak çalışmaya başlıyor. Ama gönlüm insanlarla oyalanmaktan, gülüp oynamaktan yana. Sahnede karşında binlerce insan olsa bile, bir spot bir sen. şikayetim yok. Hayalimi yaşıyorum. Teşekkür de ediyorum. Peki, yapabileceklerimin kıyısında mıyım? Hayır. Potansiyelini, rezervlerini iyi kullanmayan bir ülke gibi hissediyorum bazen. Tembel yani. Drucker’ın bazı tavsiyeleri var.
Bir kere, bir insanın ilk önce kendisine sorması gereken soru şuymuş: Gücüm nerde? Hemen biliyoruz zaten demeyin, çoğu insan bilmiyormuş. Yanlış biliyormuş. ınsan, kendini değerlendirme, tıpkı bir kediyi boynundan havaya kaldırır gibi, gücünden tutup kaldırma konusunda zayıfmış. Gözlemlerin ve itirafların gerçekle örtüşmesi gerek. Peki bunu nasıl anlarız? ‘Geri bildirim yöntemi’yle. şöyle ki: Bir şey yapın. Sonra, o yaptığınızla ilgili bir beklentiniz olsun. Bunu bir kenara yazın. Ve dokuz ay, bir sene sonra bakın bakalım o beklediğiniz olmuş mu? ‘Sandığınız’dan bir şey çıkmış mı?... Drucker, bunu onbeş yirmi yıldır uyguluyormuş. Ve her seferinde şaşırıyormuş! Bu test bizi, hiç sapmayı düşünmediğimiz ama en güçlü olduğumuz yola yönlendirmede bir fener olabilir. Beklentinin altındaysan, o yola sapmazsın, beklentinle buluştuysan dümdüz gidersin.
ıkinci önemli soru da: hangi şartlar altında performans gösteriyorum? Benim için en önemli soru bu mesela. Çoğu başarılı insan, nasıl başardığını bilmez ve anlatamazmış. Onlar bir şeyi (muhtemelen en güçlü oldukları şeyi), kendilerine en uygun şekilde performe ediyorlar aslında. Dinleyici miyim, okuyucu mu? Yazarak mı öğreniyorum, duyarak mı, konuşarak mı? (Evet bazıları kendilerini dinleyerek öğrenirmiş. Ben?) Öğrenmenin bir düzine yolu varmış. Halbuki okul herkese, dinleyerek ve okuyarak öğrenmeyi dayatıyor. Belki de okulda başarısız hayatta başarılı çoğu insan, başka türlü öğrenen türden. Bazılarımız yalnız, bazılarımız kalabalıklar içinde çalışmaya başlıyor. Bazıları ikinci adam, bazıları birinci adam olarak iyi. Bazıları tavsiye veriyor ama karar veremiyor. Mesela bu yüzden, çoğu ikinci adam birinci adam olduğunda başarısız oluyormuş. Çünkü tepedeki, karar verebilen. Karar vermek risk almayı içeriyor. Ve karar verenler genellikle, tavsiye verenleri ikinci adam yapıyor. Onlar başa gelince, karar veremeyebiliyor.
Bu hafta bir bakalım: neye yarıyoruz, nasıl yapıyoruz da trik traklıyoruz?
Unutmayın, hepimiz biricik ve biricik hepimiz için.

Yazarın Tüm Yazıları