Çok şey oldu sanki. Raflara dizildim yine. Albümümü çıkardım. ‘Nil kıyısında’ artık sizin. Kapağı da bu.
Ne diyebilirim ki, neredeyse bir yıl uğraştım, bir sürü şarkı eledim ki, hepsi güzel olsun. Uyumadım gecelerce. Sesimle nefes üfledim. Laflar ettim. Artık ne hissettimse o. Denk geliriz diye umarak. Korkmayarak yaptım yine yapacağımı. Sonra, Nihat Odabaşı’na baktım yine sulardan. 12 saat, soğuk sularda kıvrandım durdum. (inanmayanlar baksın web sitemde videosu var). Benim diye söylemiyorum, hayatımda gördüğüm en güzel kapak oldu. Bana hep öyle gelicek diyelim. Zeynep Oray ve Uğurcan Ataoğlu harikasi. Sonra, Umur Turagay için klipte insanlarin üzerlerine atladım sahneden. Hep yapmak istemiştim zaten. Dünyada tadılması gereken bir his. Tuhaf şey, eller üzerinde yürümek. Tatil gibi. Muz yiyerek, gecelerce mixlerimin başında durdum. Londra’ya mastering’e gittim, bir odada bir gün durdum. Bir şeyler öğrendim gibi oldu. Bütün bunların üzerine de şu lafı ettim: ıttirmeden hiçbir şey gitmiyor. Son zamanlarda, kendiliğinden olan az şeye şahit oldum. şikayetçi değilim. Ama röportaj yapanlar hep şunu sordu: Yorulmaz mısınız siz kuzum? Sonraaaa, hybrid bir araba verdiler bana. Ünlü kontenjanımdan, test yapmak için. Elektrikle düğmesine basınca çalışıyor ve dünyayı egzozuyla boğmuyor. Ama en güzeli, motorundan ses çıkmıyor. Araba sanki hep boşta gider gibi. Onunla gittim sağa sola. Alırım dedim sonra. Daha gelmemiş zaten. Tindersticks konserine gittim. Biraz tahammülsüz bir günümdü. Ama bence, Cemal Reşit Rey yanlış yerdi. ınsan o müziği, elinde bir kadehle, açıkhava bir yerlerde salınarak dinlemek istiyor. Ön grup da, ki tek bir kişiydi, güzeldi. De. De’si vardı. Çok şarkı söyledi. Üzerine de yarım saat bekledik. ‘Pardon, büfeden çay kahve alıp, burada içmek mümkün mü?’ ‘Üzgünüm, içeri içecek sokmak yasak’. Geldi bir de üstüne. Erken çıkıp, ayıp yaptık. Ayıp yapmadık aslında, yanlış denk gelmiş şeylerden erkence uzaklaştık diyelim. Acun’da kutu açtım. Ama numarayı ben söylemedim. Ve ‘bu kutuda bir ağırlık hissediyorum’ dedim. Kutunun hissi varmış hakkaten. Elimi koyunca, böyle içine almak istedi. Fakat, yarışan ben değildim. Sadece kutuyu açıcaktım ve 500 milyonu açtım. Gitti para. Hay Allah dedim içimden. Ama sonra eve gidince şöyle düşünüp uyudum: Kesin bunun matematiksel hesabını yapmışlardır. Birisi kafa patlatıp, 500 milyonu kazanmanın olasılık olarak minnacık olduğu, bir oyunu kurmuştur. Biz de onu oynuyoruzdur. Başka... Ha bir de ‘Ağaçların gizli hayatı’ diye bir kitaba başladım. Off, ağaç olmak ne zor bir bilseniz, her gece insanlığınıza dua edersiniz. Daha yeni başladım. ‘Hayır henüz yorulmadım’. 27 Şubat cuma Bostancı Gösteri Merkezi’nde, Serhan şeşen anısına aklınıza gelen her şarkıcı sahnede olucaz. 28 Şubat cumartesi, D&R City’s Nişantaşı’nda, saat 15’te imza günüm var, beklerim.