Amerika’nın, tarihinde ilk defa siyah bir başkanı oldu.
"Mustafa" filminde, Atatürk’ün Mustafa’lığına dayanamayanlar filmi lanetlediler. Bunların arasında, beynini okullara giderek jimnastiğe tabi tutmuş olması gereken, bakışını esnek sandıklarımız çoğunluktaydı.
Niye ama niye peki niye, hakikaten haftalardır tutuyorum kendimi yazmamak için ama işte yazıyorum. Niye koskoca bir ülkeyi dönüştüren bir kahraman, rakıyı da sevemesin, dans edemesin, annesini özleyemesin, gençken ucunu kaçırdığı harcamalarını günlüğüne not edemesin, yanlışlıkla bir hayvan sürüsünün dumanını düşmanla karıştırıp sonra buna kendisi de gülemesin, niye karanlıkta uyumayı sevmeme hakkı olmasın? Bunlar yaptıklarını değiştirir mi, azaltır mı? Azaltabilir mi?
Bize hep, Kemal ismini nasıl aldığını anlatırlar. Bu ülkede yaşayan herkes bilir. Can Dündar da bizi Mustafa’yla tanıştırdı. Ortaokul ve liseyi Kemal Atatürk Özel Deneme Lisesi’nde okumuş, hür doğmuş hür yaşamış, oy veren, çalışan bir kadın olarak, Mustafa’yla tanışmak Atatürk’ü gözümde daha da kahraman yaptı. Onu tanıdım, ezber bozdum, anladım, bana yakınlaştı. Üniversitede okumuştuk, bir liderin ya da herhangi birinin insani yanlarını göstermesi, onu daha da sevilir kılar. Çünkü herkes, bir tek kendini bilir. Herkes kendine benzeyene ısınır. İnsanlar birbirinden, ne yapsalar, fazla ayrılamazlar. Çok seyrek, Atatürk gibi bir liderin çıkagelip, insanlığına rağmen insanüstü bir performans göstererek, bir ülkenin kaderini değiştirebilmesi tam da bu yüzden inanılmaz olur. Tarihe geçer. Unutulmaz.
Ne yazık ki bu topraklarda, bir şeye yeniden başka bir gözle bakmayı sevmeyen, istemeyen, tahammül edemeyen insanlar çok. Hálbuki üniversitede bu öğretilir. Ya da öğrenilir. Bir şeye defalarca, farklı açılardan bakmaya çalışmak. Kendisini sabitlerle tanımlayan insanlar ne yazık ki, en ufak bir değişikliğe büyük tahammül alerjisi gösterir. Benim en çok korktuklarım onlar. Taşları da ellerine alırlar, sopaları da. Yönetmenlerin, şarkıcıların, yazarların vesaire meziyetleri, bence, gerçeğe başka türlü bakabilmek ve bunu gösterebilmek. Öyle yapmayacaklarsa, niye varlar ki? Değil mi?
Dünyanın şu an parası bitti, cebi boş. Fakat ruhu özgürleşti biraz. Amerikası, yıllarca pirinç gibi ayıkladığı esmer tarafını, tahta oturttu. Ben Obama seçildiğinde, açılan kanatları gördüm. Siz de gördünüz. İçinizde bir şey rahatlamadı mı? Çöpe gitmedi mi? Bir tıkanıklık açıldı içimizde. Başka türlü baktık çünkü bir şeye. Öğrendik. Atatürk’e Mustafa yanından bakmak, onu daha da devleştirir.
Bir şeye kalbinle bakmak, insanca bakmak zor, ama asıl devleri ancak öyle görürüz.