Paylaş
1’den 100’e, bir çarkıfelek çevirerek tırmanıyorsun.
0’dan başlıyorsun, mesela çevirdin 5 çıktı, pıt pıt beş kare ilerliyorsun.
Sonra sıra sana geldiğinde, yine çevirdin 3 geldi diyelim, 3 kare daha gidiyorsun 8’e geliyorsun. 100’e ilk varan kazanıyor.
Fakat oyunda çok ilginç bir sürpriz var.
Bazı sayılar arasında merdivenler, bazının arasındaysa oluklar var.
Mesela 23’te bir merdiven var, hooop seni 87’ye kadar çıkarıyor. Çok seviniyorsun, uçuyorsun ama 90’da bir oluk var, denk gelirsen seni hoop 11’e indiriyor mesela.
Oyunu oynarken hayata benzetmemek mümkün değil.
Bir kere oyun tamamen bir şans oyunu.
Çarkıfelekte ne çevirirsen, sayın o. Bu seni, bir şey yapıyormuş gibi hissettirebilir ama aslında yaptığın bir şey yok. Bu kısmı hayatın aynısı olmasa da, şans tarafının olması bana benzer geldi.
Ayrıca belki de hayatta ‘bir şeye çabalamak’, kalkıp çarkıfeleği var gücünle tekrar tekrar çevirmek, aynı karede durmamaya karar vermektir.
Tırman tırman kısmı da benziyor. Bir yere gelince, şansının çok yaver gitmesi ve bir anda zıplayış gerçekleştirmek de benziyor.
İşte burada çok güzel bir dengesi var oyunun. Oluklar!
“Oldum deme, yaptım deme, çevirdiğin çarkıfelekle böbürlenme!” der gibi sanki seni aşağı doğru akıtıveriyor borulardan.
Bir anda kendini 6’larda 7’lerde buluyorsun.
Sonra haydi bakalım tırmanmaya devam.
Seni devam ettiren şey, “Merdiven gelir de bir anda yukarı çıkabilir miyim yine?” umudu. Umut başrolde oyunda.
Hani çocuklar kazansın diye mahsusçuktan yenilinir ya oyunlarda, burada onu yapamazsın işte.
Şansın yaver gitmeli ve oluklardan düşünce de yüzün düşmemeli. Düşse de umudu tekrar devreye sokabilmelisin.
“Önemli olan ne kadar derin bir çukura düştüğün değil, o çukurdan ne kadar çabuk çıkabildiğin” derler.
Burada da öyle.
Bir anda kendini aşağıda bulduğunda, “Olsun ya, yine bir merdivene denk gelir de çıkarım” umudun var mı?
Işığın, içindeki ateşin, iyimserliğin güçlü mü?
Düşünce dünyanın sonuna gelmediğinin farkında mısın?
Dizleri yaralı futbola devam eden çocuklar gibi misin?
“Bunlar olur” der, yürümeye devam eder misin?
Sen üzülünce, dudakların bükülünce, içindeki yine gülümser mi?
Belki de hayatta karalar bağlamamıza en çok sebep olan şey, çıkmazlık duygusu. “Kaldım burada, artık buradayım, bitti” demek. Halbuki oyun devam ediyor. Hayat akıyor. Yine çevrilecek o çarkıfelek, bu karede kalmayacaksın. Gideceksin buradan. Gidebilirsin.
Daha da acayibi, kazanmasan da oynaması zevkli.
Bence bu kısmı da hayata benziyor.
Serdar’la bir keresinde Bozburun’dan Selimiye’ye yürüyeceğiz diye koca bir tepeyi inip çıkmıştık.
En tepeye o benden önce vardı. Çok yorulmuştum.
Yukarı doğru bağırdım: “Ne görüyorsun?”
O da bana cevap verdi: “Daha fazla yol!”
Nasıl moralim bozulmuştu.
Yürüyecek halim yoktu ve daha fazla yol.
Bence hayata da öyle bakmak lazım.
Selimiye’nin değil, daha fazla yolun yolcusuyuz.
Hayatın ta kendisinin kartona basılı oyun hali bu ‘Merdivenler ve Oluklar’.
Yolculuğu, kazanmaktan daha zevkli, çünkü kâh iniyorsun, kâh çıkıyorsun.
Çarkıfelek hep dönüyor. Oysa ki varınca bitiyor oyun.
Hep dönsün çarkıfelek.
Biz hep yürüyelim hayatın yollarında.
Bazen hızla, bazen yavaş.
Bazen birden bire çıkarsak kibirlenmeden, birden bire düşersek hüzünlenmeden.
Her çıkışın bir inişi olduğu gibi, her inişin de bir çıkışı var.
İnanmazsanız ‘Merdivenler ve Oluklar’ oyununu oynayın.
Güzel haftalar.
Paylaş