Memleketimin bitmez meseleleri

Tuhaf bir memleket. Gerçekten, içinde bulunduğumuz, yiyip içip çalışıp aşık olup uyuduğumuz, bazen uçağa binip sınırından çıkıp gerisin geri döndüğümüz bu toprak parçası, anlaşılması zor bir yer.

Bu memlekette, arkadaşlarla buluşulan bir akşam yemeği sofrası yok ki politika tartışılmasın. Nasıl tartışılmasın? Bu ülkede nasıl apolitik kalasın? Ben kalmayı çok isterdim. Gerçekten, çok uzun bir süre sadece kendimle, hayran olduğum şeylerle ve hayallerle dolu bir dünyam vardı. Parti isimlerinin açılımlarını bile ezberlemiyordum, kafamda bir yer kiralamasınlar diye. Çünkü biliyordum, girerlerse hiç çıkmayacaklardı. Ve oldu da bu. Bakın bahar geldi. Yaz geldi. Havadan, sudan, taştan, böcekten bahsetmek istiyorum.

Ama nasıl? Açılımlar, kapanımlar, kapanıp açılanlar, kapalı açık kapalı açık, sorulup acele bir cevapla rafa kaldırılanlar, Siirt’te dizi dizi sessiz acılı kızlar, beni seni onu bizi sizi ve onları ayıranlar, toleranssızlığa aç olanlar ve yorgun toklar.

Hem bir ara öyle bir an oldu ki, inandığım her şeyin başka şey olduğunu görür gibi oldum.

Ne bileyim, çocukluktan falan kalan güzel şeyler vardı. Onlar gitti.

Hep diken üstündeyiz. Kimse rahat oturmuyor. Herkes hop oturup, hop kalkıyor. Her şey yolunda diyenler, hiçbir şey yolunda değil diyenler. şöyle olursa yoluna girer, böyle olursa yolundan çıkar diyenler. Herkes hep bir ağızdan konuşuyor. Ne bildiğimi, neye inandığımı göremiyorum. Sanki gözümüze sürekli toz atılıyor.

İki şeyi en çok sevmiyorum: şüpheyi ve korkuyu. Etten kemikten yapılmış, üç günlük ömrü olan insanları niye kendimizden ve birbirlerinden ayırırız?

İnsan kendinden bir şeyi ayırınca, ayrı görünce başlıyor zaten yara. Maymunla bile yüzde bir gen farkımız var, peki başka bir insandan ne kadar farkımız olabilir?

Nasıl bir durumdur ki, ıskenderiye Dörtlüsü’nden de öte, milyon farklı açıdan bambaşka okunur? Kimse kimseye tam katılamaz?

Ne kadar karışık olabilir bir şey? Gözün önünde, kalbin içinde net görülen son vermeler, nasıl hep ortasından başlar? Aklım almıyor.

Burası ağlamasın istiyorum artık. Ağrımasın burası. Hep hıçkırık sesleri arasında yaşamayalım istiyorum. Güzel güzel bir kadın olmak, kız olmak, itilip kakılmamak, saçımdan kulağımdan çekilmemek istiyorum. Müzik dünyanın en güzel eşitleyicisi. Müzikten çok şey öğrendim ben. Bir keresinde, hiç tanımadığım bir Amerikalı, bir Hintli, bir İsveçli ve bir Mısırlıyla sahnedeydim. Fıkra değildi. Beraber besteler yaptık. Bir bestemizin adı, ‘grandma’ydı (anneanne).

Hepimizin bir anneannesi olmadı mı?
Yazarın Tüm Yazıları