- Peki aramızdaki şifre ne olucak? - Ben bir şarkı söyliym? - Hangi şarkı? - How do you solve a problem like Maria? Seinfeld’den
Karar vermek hakkında düşündüm bu hafta. Nedir karar? Niye bu kadar önemli? Bir arkadaşımın terapisti, ‘birini sevmek, o kişiye karar vermekle başlar’ demiş.
Sevmek gibi külahta duran bir şey, karar vermek gibi betonarme bir şeyle nasıl bir araya gelir? Geliyor işte. Her şey karardan geçiyor. Bütün gün, farkına varmadan sürekli karar veriyoruz. Beynimizdeki otoyollar, her kararımızla çakmak çakmak yanıp sönüyor.
Oldum olası hızlı karar veren ve kararını hızla rafa kaldırıp, bir daha ziyaret etmeyen insanlara hayranım. İlkokulda, çantasında selpak taşıyan kızlara benzemek isterdim.
Bana karar gibi gelirdi selpak taşımak. Benim hiç olmazdı. Zamanla kendine alışıyorsun tabi. Ama unutmamak gerek kararın önemini. Bizi yola çıkaran da, aşık eden de (terapist haklı bence), bir yere vardıran da karar.
Ha, kötü karar kararsızlıktan iyi mi?
Bence evet. Kötü karar yok ki. Bu bir macera, sürekli bir yere sapacaksın, çıkmazsa geri dönüceksin. Herhangi bir aktivite, hiç aktive olmamaktan iyidir. Hayat, hareket etmekle ilgili. Hareket yoksa, karar yoksa hayat yok. Yaşayan ölü olmak, zombi olmak var.
Karar vermek bence biraz da öğreniliyor. Yani, yanı başında kararlar verip uygulamaya sokan birileri olması iyi. Görüyorsun ki oluyor. Görüyorsun ki, bu insan o anda, doğru ya da yanlış, bir yöne sapmazsa bir yere varamaz. Ve bir alkış patlatıyosun içinden. Ben de böyle olmalıyım diyosun. Fakat her şey gibi, bu insanların da fazlası zarar. Seni kendi karar kaslarını geliştireceğin beyin gym’inden, farketmeden uzak tutuyorlar.
Çünkü karar verenlerin hep bir kararı vardır. Ve sen, kendinle ilgili kararlarda da onların gözlerindeki yol işaretlerine takılırsan, kendi yoluna gidemezsin. Evet tehlikesi bu. Bir noktadan sonra, kararın önemini ve örneğini gördükten sonra, pratiğe başlamalısın. Bu da sürekli şıkları işaretleyerek olur. Ne dersin?