Paylaş
Mesela, bir cümleyi hiç, emir kipiyle sonlandırmamalıyız.
Karşıdaki kim olursa olsun. Bir çalışan ya da bir çocuk. ‘Şunu getir, bunu yap’ dememeliyiz. Bu cümleler, bıçak gibi sivridir. Elden ele yavaşça verilse bile, kesebilir, tehlikelidir. Getirir misin, yapar mısın yeterlidir mesela. İşimiz görülür. Kimse kipinden, tipinden rahatsız olmaz. Bir rica gibidir. Yapan, iyilik etme peşine düşer. Bize iyisi döner.
Kelimeleriyle bile bile dikkatsiz olanlar vardır. Onlardan en çok ben korkarım. Korkarım çünkü kelimelerin isterlerse, piranalardan daha parçalayıcı ve kont drakuladan daha ölümsüz olduğunu biliyorum. Biliyorum çünkü bir keresinde, sekseninde Alzheimer’la yatağına uzanan birinin, eşine, altmış yıl önce ona söylediği bir cümleyi hatırlattığını duydum. İçinde geziniyordu hâlâ o cümle, ölüme bu kadar yakınken ve her şey artık yavaş yavaş silinirken bile. Sevmem o yüzden, cümle sakarı insanları. Uzak dururum onlardan.
Kelimeleri zekayla bileyip, akupunktur yapar gibi ruhuna batırırlar. Sen ‘aaah!’ diyene kadar rahat etmezler. Seni, gözlerinden acı bir su çıkarana kadar sıkarlar. Ellerinde değildir. Var olduklarını ancak böyle anlarlar. Kırdıkları kalplerin kırıkları üzerinde, usta bir cambaz gibi tek kesik almadan yürüyebilirler. Showları budur. İçimi soğutur o halleri.
Hepimiz, gören gözlerden kolay kolay kaçamayan delikler ve yaralarla doluyuzdur. Onları en güzel şeylerimizle örtmeye çalışırız. İnsan olmak böyledir. Bu çabadır. Bunun sessiz kabulündedir insanlık. Kusursuzluk üzerimize hiç olmaz. Yine de onun için diyet yapar, uzar kısalır, halden hale gireriz. İnsanlık hali denir buna. Bir sakıncası da yoktur.
Kağıttan küçük boruları ve iğneleriyle gezen ve her fırsatta bir tanesini üfleyiverenler canımı sıkar benim.
İş midir yani yaptıkları? Kusursuzluk onların üstlerine oturuyor mudur ki? Nedir bu rahatlıkları? Geri laf işitmekten, kelimeleri birbirine düşürmekten çekinmezler mi? Dillerinin saldığını, kulaklarından nasıl saklarlar? Aynaya bakmazken, sadece sesini duyabildikleri ‘kendi’leri, böyle biri mi olsun isterler?
Boşverin onları. Kötü sözleri onları elbet kavuruyordur. Benim demem o ki, biz dikkatli olalım. Önce ağzımıza attığımız kelimeleri, içeriden bir dinleyelim. Kapanmayan yara açmıyorsa, çoğaltıyorsa, soruyorsa, anlatıyorsa salalım. Yoksa yutalım.
Onlar ki, yan yana gelen sesli ve sessizlerden oluşmuştur; uyumu da duyururlar uyumsuzluğu da. Düzelttikleri gibi devirirler de.
Sevgi.
Paylaş