Uyuma büyü! Ağzımdan, kırıp dökmek üzere etrafa saçtığım kelimeleri topladım.
Kulağım onlar dökülürken duymamıştı. Fakat duyan bir kulak olmuştu. O, hepsini tek tek save etmişti. Geri dönüşsüz bir hafızaya atmıştı. Evrendeki tüm yıldızlar, tüm küçük meteorlar dediklerimi duydu. Ve makineleri ona göre yeniden ayarladılar. Artık dünya döndükçe, dediklerimi gerçek yapıcaktı. Bu da bana ders olucaktı. Hayat anneyse, bizi terbiye etme yöntemi buydu. Kötü söze biber sürmek.
Ben, kelime sakarı, her şeyi geri almaya çalışıyordum. Ama nafileydi. Bir kural vardı. Söylenen hiçbir şey geri alınmayacaktı. Bu yüzden, ağzından laf çıkaranların düşünmesi, tartması, yutması gerekirdi. Fakat bunu herkes her zaman yapamazdı. Ben yapmaya uğraşıyordum. Her lafımı, aslında neyin yerine kullandığımı düşünüyordum. Ağzımızdan, tam olarak demek istediğimiz çok seyrek çıkar. Korkular, gurur, bilirsiniz işte. Güzel laflarla sarıp sarmalamak için de çok geçti. Kırmıştım. Dökmüştüm. Yaralamıştım. Sustum.
Ustaca seçilmiş, bağırmayan kelime hazinemle, daha çocukken kılıç yapmayı öğrenmiştim. Öğrenip de unutulması gereken ya da içindeki kötü adamların eline geçmemesi gereken bir meziyet. İnsan her öfke okunu attığında, onu atan yaralı, kırık yayına bakmalı. Ok saplandığında, karşı taraf yayı görmeyebilir. Görmek zorunda da değil.
Kelimelerle dikkatli olmamızı gerektiren bir başka husus da, kendimize yaptığımız büyüler. Mesela ben, ’bu aralar şarkı yazamıyorum, motivasyonum düşük, gitarı elime almıyorum’ büyüsü yapmışım kendime. Bu lafı söyleyip, yayarak, hayatıma, kalemime, duygularıma, gitarıma bulaştırmış oluyorum. Halbuki niye öyle olsun ki. Benim için şarkı yazmak, nefes almak kadar çabasız ve doğal. Tabi, pis filtreler takılı değilken... Onları takan da biziz. Büyümenin yan etkilerinden biri. Ben bu lafı unuttum bir ara. Daha doğrusu, biri ’ne saçmalıyorsun sen’ diyerek bu kötü büyüyü bozdu. Ben yine çalmaya başladım. Kendimize ve başkalarına söylediğimiz şeylere çok ama çok dikkat etmeliyiz. Laflar çınladıkları ya da okunduları andan itibaren, kendilerini kelimenin ötesine taşıyıp, gerçek etmek için var gücüyle çalışıyor.