Paylaş
Ve ne yazık ki, bugün hâlâ, “kadına şiddetin cezası çok ağır olmalı” diye çığlık atıyoruz.
Bir kız çocuğunu, bir kadını korumak, kollamak, yanında olmak bu kadar zor olmamalı.
İşte 6 seneki önceki o yazım:
Bu topraklarda kanayan bir yara var.
Kız çocuklarının yarası bu.
Onların bedenlerinden yerlere akan kan, onların gözlerinden düşen damlalarla karışıp toprağa bir koku bırakıyor.
Biz şehirliler bu kokuyu bazen çok keskin olarak alıyoruz.
Sert bir rüzgar onu, burnumuzun direklerine çarpıyor ve yüreğimiz burkuluyor.
Sanki çaresizmişiz gibi boynumuz bükülüyor.
Hemencecik unutuvermek istiyoruz bu kokuyu.
Hikayesi geliyor kulağımıza.
Kulaklarımızı kapamak istiyoruz.
Halbuki geceleri Anadolu’nun rüzgarlarıyla geziniyor hıçkırıkları.
Bağırışları. Yardım çığlıkları. Nefesleri.
Ve hatta Özgecan’ınki gibi son nefesleri...
Nedir bu kokuyu, bu sağır edici sesleri durduracak olan?
Bir kanun yapıcının dudaklarından dökülecek olan ağır cezalar mı?
O halde ne duruyor o kanun yapıcılar?
Hemen yapsınlar ülkemizde bir hayalet gibi gezinen bu kokuyu, bu sesleri durduracak olan kanunu.
Canilerin caniliklerini yapıp sokağa salındığı bir ülkede, bir anne nasıl rahat nefes alabilir?
Bir annenin rahat nefes alamadığı bir yer, nasıl büyür?
Büyüyemez o yer.
Hiçbir şey ama hiçbir şey büyümez orada.
Ne sevgi, ne eğitim, ne ticaret, ne teknoloji, ne yenilik, ne insanlık. Kurak ve çorak kalır orası.
Ancak kız çocuklarının kollandığı ve korkmadığı bir ülkede güneş doğabilir.
Onları küçük yaşta evermek, onları odalara kapamak, onların ağızlarını kapamak, onları hayata kapamak insanlık suçudur.
Onların hayatlarını sonlandırmaksa, insanlıkla aynı cümlede bile yer alamaz.
Burada kızlara ve kadınlara şiddeti bitirecek, kökünü kurutacak ne varsa yapılmalı.
En ağır cezalar buna verilmeli.
Bu koku, bu çığlık sokaklarda geceleri gezip uykularımızı kaçırmamalı artık.
Boynumuz bükük olmamalı.
Çaresiz, bir yetkili aramamalıyız.
Bilmeliyiz. Bunu yaparlarsa asla yanlarına kalmayacak, bilmeliyiz.
Bunu yapanı muhakkak bulurlar, bilmeliyiz.
Buna izin verilmeyecek, bilmeliyiz.
Başka yerlerden, başka medeniyetlerden, başka cennetlerden söz etmekten sıkıldım.
Adaleti burada, olduğum yerde görmek istiyorum.
Burada rahat uyumak, burada emin olmak, burada yeşermek ve yeşertmek istiyorum bir anne olarak.
Bir kız çocuğu olarak da bilmek istiyorum.
Bana yapılanlar bundan böyle kimsenin yanına kalmasın.
Göz ardı edilmesin. Hafifletilmesin.
Bana nasıl davranılacağı, bir insana nasıl davranılacağıyla aynı yerde dursun.
Bir insan, hayata gelme hediyesiyle donanmış bir candır.
Ve her insanın güvenli bir yerde, kendini yeşertme ve hayatını istediği renklere boyama hakkı vardır.
Yoksa hayat Özgecan’ınki gibi kayıplarla geçen hüzünlü bir hikayeye dönüşür.
Paylaş