İnsanları korkuları yönetir

Bu cümleyi ilk duyduğumda sizin ilk düşündüğünüzü düşündüm: O kadarcık mı!

Hemen ardından da sizin ikinci olarak düşündüğünüzü: Beni değil!

Sonra zaman zaman, diyelim ki mecbur kaldığımda, beni neyin yönettiğini bulmak için sudan çıkmış balık gibi çırpınırken ben, kafamdaki müziğe kulak kabarttım. Duyduğum ses kemanlardı, gergin telleriyle hın hın çalan, evet evet duyduğum kesinlikle Jaws’ın yaklaşma müziğiydi.

Ah Spielberg, evrensel bilinçaltımızdaki ‘suyun derinleri tehlikeli, gitmeyin!’ emrini maketten bir köpekbalığıyla nasıl da kumanda etmişti. Hala bir derinden atlarken suya ben, hop diye ağzına düşer gibi oluyorum Jaws’ın.

Peki sabahın ilk ışıklarıyla rüyalarımızda bile çalmaya devam eden bu müzik, niye yerini bilindik bir ninniye bırakmaz?

Peki niye sımsıkı sarılmış yüzeriz o şişme Jaws’ımıza, hem de küçücük sığ bir havuzda?

Bence belli başlı korkular şunlardır: Sevdiklerini kaybetme korkusu, sevilmeme korkusu, başarısızlık korkusu, küçük düşme korkusu, yalnızlık korkusu.

Üff, resmen bir korku ordusu!

Bunlar vampirden beter, sarmısakla falan gitmez ve kalpleri yok ki kazık sokasın?! Kafamızdaki o kemanların üstüne arada bir giren o koroya ne demeli? Sözleri hep aynı olan o sıkıcı şarkı:

Aman yapma sevilmezsin

Aman yapma bak kaybedersin

Dur söyleme içinde dursun

Elbet zamanla unutursun

Küt küt küt küt küt küt...



İşin acı tarafı bu korkuların çoğunun yersiz olması. Bu yersiz korkuların her yerimizi kaplaması. Bu şarkı bitince çalan Mazhar Alanson şarkısı ne güzel halbuki:



Başarısız olduysan oldun

Yıkma kendini zaten yorgunsun...



Bakın şu anda yaptığım tamamen ‘okurum sana söylüyorum Nil sen anla’ durumu. Korka korka horon teper gibi durmayı sevmiyorum. Kendimce bir yöntem buldum, isteyen benimle uygulasın.

En çok korktuğum şeyleri yazıp, sürekli yanımda bulunduracağım. Ha, bir karar mı vermem gerekti, ha yine içimdeki evetler hayır gibi, hayırlar da evet gibi mi davranmaya başladı; açıp hemen o Jaws kağıdımı okumaya başlayacağım.

Gereken korku maddesini bulunca, ya hakikaten korkunçmuş diyip ona göre davranacağım (korkuların yönettiği bir insan olduğunu reddeden mi var!), ya da bunda korkacak ne var diyip Jaws’ımın burnuna bir tekme!

Aristo mu demişti: Üzerinde düşünülmeyen bir hayat, yaşanmaya değmez.

Değmez bence de. Korkmaktan korkmuyorum, illa korkacaksam gerçekten korkunç birşeyden korkayım bari. Gece sandalyenin üzerindeki kazağı, oturan cadı gölgesi sanmanın alemi yok. Aaaa, bakın ne çalıyor:

...Gel gidelim güneylere

yenilenip dinlenmeye

deliyim ben aslında

senin gibisini sevmekle, deli...
Yazarın Tüm Yazıları