İnsanlar koklaşa koklaşa...

Hayvanlar konuşa konuşa, denilseymiş, daha doğru olurmuş. Ben konuşarak anlaşan insanlar az gördüm.

Çoğu, korkularını perdelemek için, asıl kelimeleri kullanmazlar. Özellikle kadınlarla erkekler. Onlara, ’Şimdi ne duyduğunu anlat’ diye sınav yapılsa, çok komik olur o yazı. Zaten, bu anlaşmamayı ruhanileştirip, ’olduğu gibi kabul etme’ yöntemine gidildi. ’Beni değiştirmeye çalışma’da duruldu. Dinleyen yok o ayrı... Zaten, lüzumu yok, çünkü son araştırmalar (yaşasın birileri biz uyurken birşeylere tekrar tekrar bakıyor), gösteriyor ki, insanlar koklaşarak anlaşıyorlar.

Bir kadınla bir erkek, birbirleri için uygun olup olmadıklarını kokularından anlıyorlar. Ve genellikle ’bağışıklık sistemi’yle ilgili genleri farklı olanları tercih ediyorlar. Ki, ezber bozup, mikroplara karşı farklı bir düzenek kurabilsinler. Çünkü, bizim asıl savaşımız virüslerle. Onlar her girdikleri bünyede aynı genetik şifreyi bulsalar, yani insanlar klonlanarak çoğalsa, bizi çoktan yeryüzünden silmişlerdi. Çözemedikleri bir yeni şifre yaratmanın tek yolu da, her çocukta yeni bir kombinasyon yazmak. Tabi aynısını onlar da yapıyor. Bitmez tükenmez en büyük dünyalar savaşı, bu kadar mikro bir düzeyde yaşanıyor işte. Genlerimiz de bizden habersiz, bu savaşa göre silahlanıyorlar. Koku burada, başka bir gen kokteyli hazırlamamıza yardım ediyor.

Kadınlara, giyilmiş erkek tişörtü koklatıldığında, hemen hepsi, kendilerinden farklı ’bağışıklık’ kokanı tercih etmiş. Yani, boşuna değil, kokusu burnumda tutuyor, demek. Kokusu bu anlamda tutmayanlar, daha zor yavruluyor. Doğum kontrol hapı da, bu koku sensorunu bir nevi engelleyip, yanlış eş şeçimine neden oluyormuş. Yani, hapı bırakınca, ’Ben bu adamla ne arıyorum’ deme ihtimali büyükmüş.

Parfüm endüstrisi, bu durumu manipüle etmeye çalışıyor. Gerçek kokumuzu salamıyoruz ve böylece birbirimizi koklayabilmemiz gitgide zorlaşıyor. Modern çağdaki, kalpler yanyana durmazken yakınlaşmaların çoğu bundanmış. Koklayabilmek istiyoruz. Birbirimizden bir derin nefes çekebilmek. Canımız çıkıyor bunu becerebilmek için, deodorant, krem ve parfümleri atlayıp. Fakat, hazır olun, yeni bir teknolojiyle, kendi kokunuza en yakın kokulardan parfüm üretme dönemi geliyor.

Kısaca, kokusunu en çok sevdiğinize gidin. Burnunuzun dikine yani. Gerçek aşkı bulmak isterseniz hani...
Yazarın Tüm Yazıları