Sen sen ol, yaşamak için kalbi davul gibi çalmayanlardan uzak dur! Onlar sönmekte olan yıldızdırlar. Seni de kendileri gibi, katlayıp kaldırmak isterler.
Rugan gibi parlayan heveslerine, toz misali yağarlar. Aşkı unutmuş birinin, adını tekrar etmeden duramadığın sevgiliyi anlamaması gibi, sıkılırlar tutkularından. Onlarınkiyse çoktan kurumuştur. Şikayet kutusunun başında otururlar. İnsan buldular mı, başlarlar dedikoduya, ispiyona. Onu buna bunu ona. Başka ezberleri yoktur, hep başkaları. Başkaları başkaları başkaları. Başkalarının başarısı, spotu, varlığı. Kendi omuzlarından öteyi kaybetmiş gibi, karanlıkta asılı durur, çatlak seslerini verirler. Alma o sesi! Sen ol. Şu an burada, gözlerinde ışıltılarla geleceğe bakanlarla ol. Onlardan çok yok. Onların ritimleri bulaşıcı, renkleri sarı. Dudakları her an gülmeye mütemayil. Onların durakları kısa. Yolları uzun. Ağızlarından dökülenler ilham. Varlıkları benzin. Hayat deyince akıllarına gelen ilk kelime ‘haydi!’. İmkansıza kör, içlerinde kor. Başkalarının işlerine, güçlerine, neşelerine kaymaz gözleri, vakitleri yok. Önlerine bakıyorlar sürekli ki, hızlanabilsinler. ‘Yap, et, git, gör, al, ver, koş, sev’dir fiilleri, ‘ben, sen, o, biz’dir özneleri, ‘güzel, deli, cesur, aşık’tır sıfatları. ‘Neden olmasın ki?’dir soruları. Ne güzel kurulur cümleleri. Sanki bangır bangır müzik çalıyormuş da sen oturuyormuşsun gibi, tutup dansa kaldırıverirler seni. Onlar gittikten sonra da pisttesindir artık. Tut o eli! Al o ritmi! İçi su dolu turşucuklarız ve hepimizin bir frekansı var. Bunu bilim söylüyor. Yani sevdiğimiz radyoyla, dayanamadığımız radyoların farkları gibi. Kimini hemen susturmak istersin, kiminin sesini açmak. Çünkü titreştikleri yer senin bedenin. Laflarını doldurdukları yer senin karın boşluğun. ‘You are what you eat’ (sen yediğin şeysin) diye kitap var. Ben de diyorum ki, ‘You are whom you are with’ (sen yanında durduğun kişisin). Sabah günaydın dediğin, telefonu açınca mesajını aldığın, alo deyince sesini duyduğun, yanına gidince yüzünü gördüğün insan senin kurdun da olabilir, yurdun da. Birbirimize bağlı olduğumuzu unutmayalım. Hiçbirimiz boşlukta, her şeyden bağımsız uçabilir değiliz. Oturuyorsak, yanımızdaki oturup duruyor diye, ayakta duruyorsak sağımızdaki solumuzdaki omuzlar bizi tuttu diye. O halde sorarım, güm güm küt küt tak tak diyenler dururken, mıy mıy dır dır of uf diyenlerle olmak niye?