Her şey karar her şey Meksika!

Daha fazla konser vermeye karar verdim. Yıllar sonra, birdenbire.

Haberin Devamı

Dedim ben sahnedeki Nil’i özledim. O kanatlı, ele avuca sığmaz kadını.

Bulabilir miyim onu yine sahne üzerinde?

Çıkar mı ortaya spotları görünce?

Alkışı duyunca, gece olunca ve davul bagetleri ‘son ki üç’ diye birbirine vurunca...

Gelir mi oynamaya, çıkar mı ortaya saklandığı yerden?

Belki de sabırla beklediği yerden demeliyim.

Bunları merak ederek tırmandım merdivenlerini sahnenin.

Portal gibi bir şeyden geçmem ve başka bir boyuta ışınlanmam gerektiğini hatırlıyorum. Duygusunu hatırlıyorum.

Başka hiçbir şey bilmem gerekmiyor. Gerisi müzik.

Gerisi anılar, şarkılar, gerisi bir koro. Gerisi rüya.

Sabaha unutulacak. Aziz yine beni 7’de ‘anne’ diye uyandıracak. (O sabaha uyanmak da bir rüya, onu sonra konuşuruz.)

İnsan bir karar verince, emin adımlarla o yöne doğru yürüyüşü başlar.

Haberin Devamı

Karar vermiş insanı hemen hissedersiniz. Kesintisiz adımlarla, başı dik, alnı açık, bir yöne doğru, durdurulamaz şekilde gidiyordur.

Yolda kafası karışmayacak, bakkala çakkala girmeyecek, Feza hanımla iki çift laf etmeyecek ve banka konan güvercinleri beslemeyecektir.

Karar sana bir kovboy gibi ipini atıp, seni belinden kıskıvrak yakalayan sonra da kendine doğru çeken o güçtür.

Geri alması güçtür. Çağlayan bir nehirdir.

Anladınız, karar bilmem kaç voltta bir yıldırım gibidir.

Çağla’ya terapistinin ‘Çağla hanım birini sevmek de bir karardır’ diyeceği kadar da büyük bir şeydir karar.

Ben de bir karar vermiş bulundum.

Sonra kararımın gerçekleşmesi için olması gerekenler etrafıma üşüşmeye başladı.

‘Bu nasıl oluyor peki’yi anlamak için bir önceki ‘bulutların üzerindeki çağrı merkezi’ yazımı okumanız gerekiyor.

Her şey bir araya gelmeye başladı.

Fikirler, insanlar, piyanolar, çocuklar, kıyafetler ve tom tomlar toplandılar.

Madem bir karar verilmişti, gerçekleşmesi için herkes payına düşeni yapacaktı mecbur.

Aziz Arif’e bebekliğinden beri ara ara okuduğum bir kitap var.

Kendime de okumuş oluyorum aynı zamanda.

İsmi “Gotta go! Gotta go!” (Gitmem gerek! gitmem gerek!)

Sam Swope’un yazdığı bu kitapta, bir tırtıl kelebek olacağı yolculuğa çıkıyor.

Haberin Devamı

Meksika’ya gitme ve orada kelebeklerle buluşma kararı, içinde doğuştan var. Meksika’ya gidilecek. Bu belli.

Kuşlar, karıncalar yolda ona, ‘Meksika neresi hiç duymadık, hem sen bir tırtılsın oraya gitmen de imkansız’ deyince, verdiği cevap hep aynı.

‘Gideceğim yerin adı, Meksika! Yakın da olsa, uzak da olsa, varacak da olsam, varamayacak da olsam, size söylüyorum: Gitmem gerek! Gitmem gerek! Meksika’ya gitmem gerek!’

Sonunu söylememe gerek yok, Meksika yollarında kelebeğe dönüşüp, uçarak Meksika’ya gidip, orada milyonlarca kelebekle buluşuyor.

Belki de benim Meksika’m, yazıp söylediğim şarkılardı.

Tırtıldım belki kelebek oldum ben de.

Sahnedeki Nil’i gördüğümde, onu ait olduğu yerlerden birinde buluyorum.

Haberin Devamı

Zamansız bir portal gibi. Hep orada. Geldi buluşmaya.

Şükran dışında söyleyeceğim bir şey yok.

Meksika’dan şüphe etmeyin.

 

 

Yazarın Tüm Yazıları