Paylaş
Kim demiş, nerede demiş, kime demiş, kitaptan mıymış, başkasının mıymış, neden denmiş hepsi karman çorman oldu.
Gördüğümüz ve okuduğumuz şeyler, hızlı bir trenin geçerken camdan belli belirsiz bize gösterdiği şekiller gibi oldu.
Neyse uzatmayayım, uzatmak da kabahat bu devirde...
Ben bu cümleyi bir yerde okudum ve hemen ‘evet’ dedim, aynen öyle: İnsan her gün bir saati sadece kendine ve canı ne istiyorsa ona ayırmalı...
Bunu okuduğum günden beri, dizi dizi dosyaları masasında bırakıp, öğle arasına sorgusuz sualsiz çıkan bir memur gibi, bir saatliğine kayıplara karışıyorum. İnsanlardan uzak, telefonu çoktan unutmuş halde, canımın ne istediğini dinliyorum.
Bu bir saat, kimsesizken, “Kendimleyken neye ihtiyacım var”, “Çıkıp dolaşayım mı”, “Kitap mı, spor mu”, “Oturup etrafı mı seyredeyim”, “Yazayım mı”, “Kaybolduysam kendimi nerede bulayım”la geçti.
Bu bir hafta bunu yaptım.
Her seferinde de eve dönerken bir top çikolatalı dondurma aldım.
O benim, “Bravo bir saat kendinle baş başaydın ve ne istediysen onu yaptın” ödülüm.
Diyeceksiniz ki, bir saat ne ki, çok kısa!
Öyle demeyin, onu kısaltır uzatırsınız duruma göre.
Burada mühim olan, fişi çekmemiz: Yokum, gittim, cevap vermiyorum.
Sizin yaşantılarınıza yan gözle bakmıyorum.
Kendimleyim ve sadece kendimleyim.
Onun bana söylediklerini yapacağım.
Belki kahve içer, dönüşte de bir dergi alır gelirim. Bilmiyorum.
Yukarıdaki mezarlığa tırmanıp orada oturabilirim.
Bilmem belki mayo denerim, parkta sincap beslerim, denize girerim.
Bu zamanların şarkısı da ‘Seninle Bir Dakika’dan yola çıkarak ‘benimle bir saat’!
Sözleri şu şekilde, lütfen benimle söyleyin:
“Benimle bir saat umutlandırıyor beni
O bir saat siliyor canım, yılların özlemini...
Seninle buluşmamız bir saatte geçti,
Gözlerim gözlerini canım, o bir saatte içti.”
İyi haftalar, 7 saati bekliyorum sizden bu hafta.
Ve her saatin sonunda da o bir top dondurmayı.
Paylaş