Hep inşaat halinde ama hep

Bitmeyecek benim şu inşaatım. Kendimi bir türlü istediğim gibi bitiremiyorum.

Haberin Devamı

Bitmiyor katlarım, balkonlarım, temelim.
Merdivenlerim bitmiyor.
Bazen bir kat çıkıyorum gibi oluyor ama gel gör ki, merdiveni yok.
O kata çıkılmıyor. O balkondan bakılmıyor.
Musluklardan şorul şorul sular akmıyor, kaloriferler gürül gürül yanmıyor.
‘Olmuyor olmuyor’ şarkısındaki gibi olmuyor.
Ben de levhayı asıyorum tabii, ‘inşaat halinde’. diye
Acaba diyorum kendini istediği gibi tamamlanmış hisseden, dekore eden, geçip oturan, manzarasına da bayılan var mı?
Ben miyim bir kendini çekiştirip duran? Ve en önemlisi de, nereye kadar...
Şimdi ben kendimle ilgili dandiklikleri kendime sayarken, e hatırı sayılır bir kısmını da etraf sayarken, hangi ara burada yerleşik düzene geçeceğim?
Bakın ‘yani’ lafını bile kullanamaz oldum.
Kriminal psikoloji uzmanı bir tanıdığımız, tezini ‘yani’ kelimesini çok kullananlarla ilgili yazdı.
Yani ben de o ara hatırı sayılır derecede yani diyordum.
Oturup da sormadım, ne gibi bir solucan yaşıyor olabilir bu kelimenin altında.
Ama muhakkak vardır. Ama’da da var ve ben çok ama derim.
Bunlar böyle giderken, ben de şu an sizin yaptığınız gibi, ‘ee yeter be!’ dedim.
Eksiksem de eksiğim. Yersizsem de yersizim. Beceriksizsem de beceriksizim.
Ben böyleyim deyip de, hani diyorum, geçip otursam mı şu inşaata...
Bir çay demlesem, şu çerçevesiz manzarama nazır içsem...
Nolur ki. Nolur yani bundan zevk alsam, kışın gerekirse, beni böyle kabul edenlerle dip dibe durarak ısınsam.
Dudağımı daha fazla ısırmasam. Kendimi daha fazla sıkıştırmasam. Yayılsam şöyle kendime. Çekiştirmesem.
Evet size dandik geliyor ama ben böyle yapıyorum bunu, sonuçlarına da kat kat ben katlanıyorum desem.
Ha ama bakın, katlansam da.
Şimdi kendine katlanmadan bu aşamaya gelinmez değil mi ama.
Kendinle kavganı bitirecek şey, kendinle barış kadar biraz da kendine katlanma.
Yoksa narsist oluyorsun zaten ki o en fena. Özellikle de evladın varsa, aman diyeyim.
Vaktini kötü harcadın, o gün yapmak istediklerinden sadece birini yarım yamalak yaptın, bak yapmayacağım artık dediğin şeyi de bir güzel yaptın diye, şöyle uzaktan kendine bakıp, ‘e beni niye yıkıp yerime yenisini yapmıyorum’ demek yerine acaba...
Ormanda önümüze çıkan ilk ağaca sarılır gibi, sarılsak mı kendi boynumuza?
Kendimizi boğmasak da, sarılsak mı? Yani kendini suçlayıp durmaya bu kadar muktedirken, bu girdaplarda boğulmak yerine, kendini olduğun gibi, başın dik taşımaya ne dersin?

Yazarın Tüm Yazıları