Hayatta yalnız yemek yemek kadar kötüsü yoktur

Öyle bir cümle ki, insan önce ne var bunda der, sonra aklına tek bir çatalın büyük gürültüsü gelir.

Kalabalıklaşmalı mı, kalabalıklaşmamalı mı tekerlemesini söyler içinden. Yüzbinlerce yıl önceki atalarını hisseder iliklerinde. Onlar bir hayvanı avlayıp, kabileye sunarlardı; bir çalıya çekilip tek başlarına yemezlerdi diye hisseder. İnsan, dünyalar bencili olabilse de, her zaman bir şeyleri bölmekten çıkan ısıyla ısınmıştı. Sıcak bir ekmeği, bakkal dönüşü köşesinden koparmanın tadı, eve vardığında o köşeden kopmaya devam edicek olmasında değil midir?

Bir şey bana bir kaç kere seslendiğinde, onu dillendirmem gerektiğine dair, batıl bir inancım var. Bu lafı ilk, bir kitabın başlığında gördüm: Asla yalnız yemeyin. Sonra da bir dizide duydum. Meksikalı yaşlı adam söyledi. Demek ki, benim bunu bilmem gerek. Bunu antropolojik olarak açıklamak bilgim dahilinde değil, ama eminim yalnız yemek yediğimizde hayatta kalmak adına iyi bir şey yapmadığımız, DNA’mızın bir köşesine not düşülmüştür.

Hemen, Londra’da iki sene önce gittiğim workshop geldi aklıma. Yüz kişi kadardık. Kimseyi tanımıyordum. Öğle vakti gelince, yemek arası verildi. Ben sanıldığının aksine çok utangaç biri olduğumdan, kimseyle dersi tartışmaya kalkışmadım. Hızla çıktım oradan. Yalnız insanlar, acelesi varmış gibi davranır bazen. Sonra gidip, defter aldım. Sonra baker sokağında bir şeyler yiyecek yer aradım. Starbucks bana bu durumda ev gibi geldi. Bildiğim biri. Sıraya girip sandviç aldım. Fakat dışarı bakan barda yer yoktu. Yalnız insanlar dışarıya bakar bazen. Ben aşağı kata indim. Cep telefonuma baktım, notlarıma baktım, etrafa baktım, kendime baktım. Tuvalete gitsem, eşyalarıma bakıcak biri yoktu. Ona baktım... "Gel kahvemizi alalım, yediklerimizi sindirerek derse yürüyelim" diyecek biri yoktu. Yediğim şeyin tadı yoktu. Zaten, birkaç ısırıktan ileri gidemedim tek başıma. Yanlış anlamayın, kendime acımaya ve acındırmaya çalışmıyorum. O, bundan da kötü bir duygudur, ve kapısını hiç çalmamalı. Ben oraya bilerek ve isteyerek tek başıma gitmiş, üniversiteden beri ilk defa bu kadar gülerek öğrenmiştim. Bir arkadaşımda kalıyordum ve akşam yemeklerinde yalnız değildim. Ben öğlenleri hesap etmemiştim.

O öğlen yemeklerini hatırlattı bana bu cümle. Geceleri daha zordur kaldırıp bir kaşığı, dudağa taşımak çorbayı. Aklımızda, kalbimizde bulunsun: Karşılıklı lokma yutmak gibisi yoktur.
Yazarın Tüm Yazıları