Geçen hafta salı, çarşamba, perşembe ve cuma inanılmaz şeyler oldu.
Nasıl toparlayıp, birazını buraya koyarım bilmiyorum. Aslına bakarsanız, geçtiğim koca ışık tünelinden aklımda kalan binlerce kırıntıyı, bir gün sindirip sindiremeyeceğimden emin değilim. Baştan başlayayım ve eğer anlatmayı bitiremezsem haftaya devam edeyim. Geçen hafta, Oxford’da düzenlenen ted global 2009 konferansına katılmaya gittim. Ted’in açılımı ‘technology, entertainment, design’ (teknoloji, eğlence, tasarım). Sloganı ‘ideas worth spreading’ (yayılmaya değer fikirler). Bu konferans 4 gün sürüyor. Sabah 8,5’tan, aksamüstü 5’e kadar, iki kahve arası ve bir yemek molası hariç, kırmızı bir koltuğa çakılıyorsun. Çakılıyorsun çünkü, dünyanın en parlak beyinleri 18’er dakika vakitlerinde, sana onları heyecanlandıran fikirlerin sunumunu yapıyor. Ben tedi yıllardır online izliyordum. 18 dakikada hayatında bir delik daha açıp, içeri ışık sokucak şeyler oluyor çünkü. Kesmedi, bu sene kalkıp gideyim dedim. Hadi kalk gidelim diyince, gidilmiyor tede. Biraz tuzlu bir katılım ücretinin yanında, -ki bu manada bedava online yayın yapması süper birşey- hiç de kolay olmayan bir form dolduruyorsun. Üniversite sınavından beri hiç bu kadar zorlanmadım. Sizi iyi tanıyan biri bize, neyi nasıl farklı yaptığınızı anlatır? Size göre sizi başarılı yapan o değişik şey nedir? Yayılmaya değer bir fikir yazın....gibi. ayrıca referans da istiyorlar. Bir de yaka kartına, seninle konuşulmasını istediğin 3 tane kavram ya da şey yazıyorsun. Yoruldum, tükendim! Bitirip yolladığımda, beni seçmezler dedim. Kabul edildiğim maili geldiğinde, kendimi julliard müzik okuluna falan kabul edilmişim gibi hissettim! Topladım bavulu gittim. Ve şu anda anladım ki sırf bunu anlatmak yazının tamamını aldı. Size üstüme yapışan bütün ışık parçalarını göstermek istiyorum. Çünkü paylaşmazsam, çoğalmıyorum. Konferansın açılışını alain de botton yapti. O, başarıya tapınan modern çağı sakinleştirmeye çalıştı; sonra stefan saigmeister, ilerde seveceği şeyi bulmak için nasıl bir sene ‘hayat deneyi’ arası verdiğini gösterdi, sonra biri seslerin frekansla resimlerini yapmış onu gösterdi (karın sesiyle, sesinin resmi çok benziyo), gordon brown dünyayı daha iyi bir yer yapmak için interneti kullanalım ve global bir vatandaş gibi davranalım dedi. Bunun uzerine, ‘peki bir kumsalda olduğunuzu hayal edin. Burada birazdan olucak bir felaketten, kumsalın bir ucunda duran 5 nijeryalıyı mı yoksa öbür ucundaki 1 ingilizi mi kurtarırsınız?’ diye gelen soruya cevap vermek yerine ‘iletişim çağındayız’ dedi. Ertesi gün komedyen ....onun bu haliyle çok dalga geçti. Astronom andrea...dan, Kara delik olmak için, schwarzschild çapına sahip olmanın yeterli olduğunu öğrendim. Çok öğrendim çok. Ama yerim bitti yok. (halimi anlamanız için, www.ted.com’a gidip, bir konuşmayı 70’le çarpmanız lazım)