Paylaş
Adam: Benimki, yapmak istediklerim.
Kadın: Yapmak istediklerinin önündeki engelleri düşünmüyor musun? Korkuların yok mu?
Adam: Var ama onları düşünmüyorum. Yapmak istediklerimi düşünüyorum ben.
Kaygı, kaygan halbuki. İnsanı bir yere götürmüyor. Patinaj yaptırıyor. Yalancı sirklerle gelen, dalavereci büyücüler gibi seni bir küreye baktırıyor. Kürede yılanlarını görüyorsun. Gelecekten kötü ihtimaller manzaraları sunuyor sana.
Saf saf her birine inandığın. Her biri karanlık odalara açılan kapılar gösteriyor. Ve en fenası, daha fazlasına kör ediyor gözlerini.
Işığı yakmanı ve sakladığı bin bir başka ihtimali görmeni istemiyor. Göremiyorsun da.
Seni kendi korkularınla sarhoş etmeyi iyi bildiğinden, paralize olmuş bir şekilde kalakalıyorsun kanepesinde kaygının. Kahpe kaygının.
Annelerin yüzünde tanışırız ilk onunla. Her kadının suratı bir miktar kaygı taşır. Kaşlarından aşağı dökülürken görürsünüz. Dudağındaki sahte gülümsemeye yerleşir bazen. Yüzünden gözünden atamaz onu. Silkeleyemez. Hatta bazı geceler, herkes uyuduktan sonra Boğaz’dan geçen kocaman yük gemileri gibi, boğazlarından geçirirler onu yutkuna yutkuna. Ruhunuz duymaz. Sesi duyulmaz, hızlı hızlı şimdiyle gelecek arasında kirli ağlar ören, kaygı örümceğinin.
Hayaller, yapmak istediklerimiz, bir ihtimaller tarlası oysa. Kapıların harikalar diyarına açıldığı bir yer orası. Kalbimizi çarptırıyor, ayaklarımızı hızlandırıyor gece gece.
Sabah olmasını beklemek, sevgiliyi görmeyi beklemeye benziyor git gide.
Hayallerimin karşısına şöyle çıkacağım, ona böyle deyip şaşırtacağım. Aşığa dönüştürüyor seni. Her şey güzel geliyor, her olay iyiye varıyor. Herkes ortağın oluyor. Dünya alem davetlin oluyor. Kanatlarında hafifçecik olunuyor hayal kelebeğinin.
Hayalleri olan insanların, kendi yollarına vuran, ışığı far gibi yanan gözleri oluyor. Bin kilometreden tanıyabilirsiniz. Ateş böcekleri onlar. Yanarken güzelleştiriyorlar. İçlerindeki bitmek bilmeyen bir partide çalan DJ’in ritmiyle ilerliyorlar. Söylentilere sağırlar. Savuramazsın, ağırlar. Rüyasından uyandırmak neredeyse imkansız şu hayaline dalanı.
Kaygılarıyla hayalleri arasında kalan kadın, neden kaygılarını siyah bir çöp torbasına doldurmaz da, etrafına serper? Annenin yüzünden kopyalanan o ifadeler, neden yerini sebebi bilinmeyen muzip bir gülümsemeye bırakmaz? İnsan, kadın ya da erkek, neden kaygıların yalancı küresini hayallerinin kelebeğine yeğler?
Serpmeyelim. Bırakalım. Kelebek.
Paylaş