Hak verin: Babam, geçen hafta bir sabah, kahvaltı ederken şöyle dedi:
"Mutluluğun formülünü buldum! Söyleyeyim mi? Kısaca SUP! Yani... Şükret, üret, paylaş!" Kısa, kaba ve gerçek şeyleri çok sevdiğimden, içime hemen yerleşti bu. Bir daha unutmam. Şükretmek, sahip olduklarına bakmak. İnsanoğlu hep, sahip olmadıklarına bakar. Gerçi artık biraz zor. Dünyanın parası bitti, zaten biliyorsunuz. Cepleri boşaldı. Şu an, gereksiz tüketim yapmak, etrafı kirletmek, açgözlülük, gösteriş gibi kavramlar çöpte. Üretmek desen, zaten hayatı anlamlandıran şey. En ufak bir katkıda bulunan insan bile, hah der, buradan boşu boşuna geçip gitmedim, şunu yaptım en azından. Paylaşmaksa, çoğalmak. Paylaşmayan herkes tekil. Teke. Paylaşılmayan her şey öksüz. Şüphesiz, mutluluğun bunlarla alakası var. Zaten çoğu mutsuzlar, bunları yapmıyor. Biz yapalım.
Gitmeyin: Ben Stiller’in son filmine. Gitmeyin işte.
Buradan bakın: Restorana girdim. Üç adım attım. Üç adım esnasında, ben dahil bütün kadınlar birbirimize baktık. Şöyle bir üzerimizden geçtik. Sonra ben, masamıza oturdum. Bir yeri anlamış insanın rahatlamasıyla, yemek ısmarladım. Sonra, fark ettim ki, kadınlar birbirlerine kötü bakıyor. Birbirimizin suratına sanki neşter atıyoruz. Noluyoruz? Bu kadar rekabet halinde miyiz? Maymunlar cehenneminde miyiz? Biraz gergin olmamızı anlıyorum, üzerimizden yüksek gerilim hatları geçiyor. Bugün bir kadın: a. Hep genç ve güzel olmalı. Olmak için her şeyi yapmalı. Botokslanmalı, detokslanmalı. b. Çocuk da yapmalı, kariyer de. c. Çocuğu yapar yapmaz, hemen zayıflayıp, a şıkkındaki hale gelmeli. d. İyi bir aşık olmalı, erkeğini kaçırmamayı bilmeli. Erkek kaçarsa, sebebi kendinde aramalı. Bu arada tabi ki a, b ve c’yi elden bırakmamalı. Bütün bunların beynimizi ve bedenimizi yorduğunu biliyorum ama, bu kadar da tırnaklı olmaya lüzum yok. Erkekler birbirine nasıl bakıyor diye sordum. Hiç öyle değilmiş... Erkek olmak varmış.
Unutun: İnsanı yaşlandıran, yüzüne bitter çikolata tadı veren şey, kötü hatıralar. Her gün bir posta, onların üzerinden geçenler var. Geçmeseler, hayat hikayeleri kopar sanıyorlar. Halbuki hafıza çoktan seçmeli olabilir. Güzel şeyleri ayıklamak ve bilinçli olarak onları sulamak mümkün. Üzerinizden nasıl büyük bir toprağın kalktığına inanamazsınız. Kendinizi nerelere gömdüğünüze şaşarsınız. Unut ’gitsin’, ne güzel lafmış. Kalan gelsin diyorum.
Ve şimdi izninizle, sizi ve kendimi, bunlarla baş başa bırakıyorum.