Paylaş
Ev ahalisi, sevgisini göstermenin en güzel yolunu arıyor o hafta. Sıcacık sarılanlar mı dersin, sevgi dolu kelimeleri en çok kullanan mı dersin, ya da ihtiyacın olduğunda seni rahat bırakıp uzaktan seveni mi dersin... Hangisi olursa.
Sevgiyi göstermenin tek yolu yok. Bazen susup oturmak olur seni en sevenin yapacağı.
Sonra işe gidiyorsunuz, bir bakıyorsunuz orada da, ‘ayın elemanı’ yerine, ‘günün yardımseveri’ni seçiyorlar. Bir pano yapmışlar ve akşama oraya, o gün kim başkalarına elini uzattıysa onun fotoğrafını koyuyorlar.
Takıldığın bir engeli önünden kaldıranı, bir an gittiğinde yerini dolduranı, ellerin doluyken üçüncü el olanı. Sonra başka günler bir bakıyorsunuz, işte verimlilik değil de ödüllendirilen, ‘haftanın iyi kalplisi’.
Ayın cesuru. Günün neşelisi. Haftanın erdemlisi. Günün sabırlısı. Ayın risk alanı. Haftanın kararlısı...
Herkes o panolarda olmak için çabalıyor. Günün çorbası yerine, kalplerde ne pişiyor ona bakılıyor.
İşini iyi yapan yerine, iyi insan seçiliyor.
Hem evde, hem işte, hem de arkadaşlarımız arasında bunlar prim yapsa, bunlara bakılsa, bunların altı çizilse dünya bambaşka olmaz mıydı? İddia ediyorum, işler de hiç olmadığı kadar iyi olurdu.
Arkadaşım Ceren’in oğlu North, Melbourne’da anaokulunda.
Geçen hafta bana bu fotoğrafı gönderdi ve içimin yağları eridi.
Demek o minik ayaklarıyla yardımlara koşmuş. O minicik elleriyle bir şeyler uzatmış, bir şeyler taşımış, yerlerine koymuş. O gülen tatlı yüzüyle iyilik peşinde koşmuş, bir bütün gün. Ve panoya onu koymuşlar.
Böyle büyüyen bir çocuk hayatta nasıl sevilir? Sevilen insan bunun karşılığını vermek için nasıl da didinir. Nasıl kalbi kirlenmeden akar.
Ne güzel olur. Hem kendisi, hem bütün dünya.
Paylaş