Paylaş
Sabah sabah, önünde uzanan koca güne savrulmadan bir nefeslen, akşam da o yaşadıklarından bir silkelen diye.
Yatağımızdan kendimizi önce banyoya, oradan da günün telaşlarına atmadan önce, yapacaklarımızı başucumuza koyup, şöyle bir dünyadaki toz halimizi hatırlasak fena mı olur?
Denediğimde gördüm, iyi oluyor. Salona telaşlar içinde bir tavşan gibi değil de, kuyruğu dik bir kedi gibi girebiliyorum.
Eskiden başucumda bir resim dururdu. Kendi çizdiğim. “Sabah düşünceleri”ydi ismi. Kafama saç yerine yemler koymuştum ve bir sürü kuş gagalıyordu.
Sabahları gözümü açar açmaz, beynime pike yapmaya başlayan kuşlardı düşünceler ve sonra beni ısrarla gagalıyorlardı. Lady Gaga yani.
Hâlâ öyle hissediyorum. Fakat bir farkla. Eskiden o yemleri kafama serpiştirenin ben olduğumu bilmezdim, şimdi ta kendim olduğunun farkındayım.
Sabahları nefeslenmek güzel ama günün sonu da, bir başka alem.
Bir filmin sonu gibi, bir şeyler oldu, e peki n’oldu gerçekten? Hepimiz filmimizin başrol oyuncusu olduğumuza göre, bir bakalım kahramanımızın başından neler geçti? Bunlardan ne sonuçlara vardı?
Ben tesadüflere inandığım kadar, tesadüflere inanmıyorum da. Hiçbir şey tesadüfi olmadı.
O, üzerinde seni şaşırtan yazının yazdığı kamyon bile, sokağında tesadüfen durmadı.
Evden nasıl çıktın, eve neyle döndün? Ruhuna ne çentikler atıldı, omuzuna ne payeler konuldu? Daha da önemlisi, kendine neler fısıldadın gün boyu? İşte defter burada devreye giriyor.
Adı, “Günün sonunda kendine ne demek istersin?” defteri. Başucunda durur. Alırsın ve dürüstçe yazarsın.
Acele kararlar veriyorsun. Makasla saçı tutam tutam kesmeden önce, bir nefes boşluk bırakmıyorsun.
Bak görüyorsun, hayatta herkes gidebiliyor. İnsanın çocukları bile büyüyüp, kendi hayatlarına dalıp kayboluyorlar. Elinde arkadaşların kalıyor. Arkadaşlarını sıkı tut.
Neden hemen ilk ağzına geleni söyledin? Sana hep diyorum ilk ağzına gelen cümleni yut.
Sen gülümseyince onlar da gülümsüyor.
Hiçbir şey, sağlık hariç, o kadara da ciddiye alınacak şey değil, abartma.
Yazıyorsun işte. O günkü derslerini temize çeken bir çocuk gibi. Rüyalar kütüphanecisi her şeyi raflarına kaldırmaya başlamadan önce, bir aslan sokuyorsun kütüphanene. Ortalığı önce o düzenliyor.
Yatmadan önce geçirdiğin zamanda, aklından geçirdiklerin çok önemli. Onlar kayda geçecek gece boyu.
Üşenmesi olamayan bir katip var kafamızın içinde. Efendim ister bilinçaltı de, ister işgüzarın teki de, oturup kalem kalem yazıyor olup bitenleri.
Bir de uydurukçu ki sorma gitsin. Gitar yazacağına süpürge yazıyor. Bütün sokakları halı kaplıyor bazen, halbuki olacak şey mi?
Ona az iş bırakmaya yarıyor işte bu defter. “Bir dakika ben yazayım, sonra siz üzerine uydurursunuz yine” der gibi.
Hem insan en çok kendi iç sesini dinliyor ya, bu defter ‘içten sesler korosu’ gibi aynı zamanda. Günün satır araları. Günün tercümesi. Günün cümlesi.
Çünkü her gün, okunmak istenen bir cümle bırakır, okuması yazması olana.
Demem odur ki, bu ödevi ihmal etmeyin.
Paylaş