Doktor, kulak pamuğuna benzeyen bir çubukla, yanağımdan tükürük aldı.
O çubuklar, Viyana’ya gitti. Altı hafta kadar bekledik. Sonra bir gün, da na na naaaa! ’Buyurun Nil Hanım gen testinizin sonuçları geldi!’.
Sonuçlara geçmeden önce, çok sorulan soruları cevaplayayım: Yahu, sen manyak mısın? Niye durduk yere böyle bir şey yaptırıyorsun? Aslında her şey, astrolojiden anlayan arkadaşım Volkan’ın bana, "Senin sağlığına sırtın dönük, biraz oraya dikkat et" demesiyle başladı.
Ödüm koptu hafif. Doğruydu dediği.
Ben kendimi, bedenen pek ciddiye almıyorum. Çıkan ufak tefek arızayı, hayatımın merkezi yapmam. Telefona sarılıp, doktordan randevu almam. Hmmm, aklıma geldi, aslında her şey, benim her gün yumurta yememden çıktı. Efendim, bu yapılmazmış, benim zaten sağlığıma sırtım dönükmüş vesaire...
Neyse, hemen kontrolü elime alıp, gen testi yaptırmaya gittim. Gen testi ne ki? Ne kadar ki? Genetik formülünü bir nebze çıkararak, şifreleme sistemindeki olası hastalık ve bozukluklardan seni haberdar eden bir test. Bir tür bedensel eğilim göstergesi.
Örneğin: Huntington diye nadir görülen bir hastalık var. Çaresi yok. Genetik bir hastalık. Bu hastalık bir gende yazılı. Kendisinde bu genin olduğunu öğrenen hemşire bir kızın, kendisini bu hastalığa tedavi bulmaya adamasını anlatan bir yazı vardı geçen sene New York Times’da.
Mesela. Parasına gelince, evet pahalı bir şey bu. "Kızım, niye buna bakıyorsun? Sonuçta hepimiz öleceğiz. Kader kısmet, insan şuradan çıkınca bile gidebilir Allah korusun". "A anne bak, teknoloji ilerliyorsa ve bize ileride başımıza gelecek hastalıklara karşı önlem alma şansı veriyorsa, niye bundan faydalanmayalım?"
Diye diye geçti altı hafta. Ve ellerimizi dizlerimizin arasına alıp, başımızı 30 derece yana yatırıp, kaşlarımızı yalvaran pozisyona getirerek oturduk doktorun karşısına.
"Offf. Of. Ne güzel yuvarlanıp gidiyordum, şimdi kafama çıkaramayacağım bilgiler gelecek... Hangi hastalık bana pençe geçirecek, yıllarca yoracak, doğurganlık sürem ne kadar, karakterimle ilgili defolar neler, deli miyim..." diye boş boş bakarken, doktor hanım başladı konuşmaya. Ben başladım yazmaya. Ne yememeliyim, neye toleransım yok, ne riskim var, formülüm sağlam mı, kendimi nelerden nasıl korurum, nelerden korumamalıyım (cevap: güneş) tek tek anlattı.
Hoşuma giden tarafı, bedeninin sana gelecekten mektubu gibi bir şey bu. Haydi biraz şaşırın ve eğlenin diye yazayım. Beni ileride bekleyen tehlikelerin başında ne geliyormuş tahmin edin! Asla tahmin edemezsiniz: Obezite! "Neee???" dedik annemle. O be zi te. "O ben olamam..." dememeli. Şu an 50 kiloyum ama bu 50’li yaş sonrası bile olabilirmiş. Dikkat ediyorum. Şekeri azalttım. Yumurtayı kestim. Biraz vitamin.
Buna da şükür. Olurum canım, ne olacak... Kader kısmet, insan şuradan çıkınca bile gidebilir Allah korusun.