Paylaş
Çok fakirmiş ama çok da erdem sahibiymiş.
Tarlasını sürmek için sadece bir oğlu ve bir atı varmış.
Bir gün atı kaçmış.
Çiftçinin komşusu gelmiş, demiş ki: Zavallı adam, zaten çok fakirdin. Şimdi atını da kaybettin.
“O hiç belli olmaz. Belki kazandım, belki kaybettim. Onu zaman gösterir” demiş çiftçi.
Ertesi hafta, çiftçiyle oğlu, atları olmadan zar zor biçmişler tarlayı
Canları çıkmış.
Ertesi hafta, at geri gelmiş, yanında da iki yabani at getirmiş.
Belli ki yabani bir sürüye rastlamış, iki atı peşine takmış, gelmiş.
Komşu gelmiş, demiş ki: Yahu ne şanslı adamsın, hiç atın yoktu, şimdi tarlanı sürmek için üç atın birden oldu.
Çiftçi demiş ki: O hiç belli olmaz. Belki kazandım, belki kaybettim. Onu zaman gösterir.
Çiftçinin oğlu, vahşi atlardan birine binip, tarlayı sürmeye çalışırken, at atmış üstünden.
Bacağı çok kötü yerinden kırılmış.
Komşu kazayı görmüş, demiş ki: Zavallı adam, oğlun da kalmadı sana yardım edecek.
Çiftçi demiş ki: O hiç belli olmaz. Belki kazandım, belki kaybettim. Onu zaman gösterir.
Derken, Moğollarla savaş çıkmış. Her evden bir oğul askere çağrılmış.
Askerler çiftçinin oğlunu almaya gelmişler.
Kırık bacakla yattığını görünce bırakıp gitmişler.
Ona hayatını hediye etmişler.
Hepimiz her gün, kendimizle, çocuklarımızla, olup bitenlerle ilgili endişelenip duruyoruz ya geleceğin ne getireceğini bilemeyiz aslında.
Bunu unutmayalım diye, ta Çin’den size bu ‘darb-ı mesel’i getirdim bu hafta.
Paylaş