Paylaş
Hepimizin kafasında bir toplum oturur. Hadi bilemedin, bir topluluk.
Çocukken olmayan bu topluluk, hangi ara toplanır da, sana çekidüzen vermeye başlar bilmiyorum ama iyi olmaz gelip yerleşmeleri. Bütün topluluklar gibi, onları da birbirlerine bağlayan şey korkudur çünkü. Sana da fıs fıs koku gibi bu korkuyu salarlar.
‘Bu söz konusu şeye başlayacak olursan, rezil olursun, beceremezsin, eline yüzüne bulaştırır sonra da oturur ağlarsın’ derler. Senin de ödün kopar. Varolan halini değiştirmezsin. İç güveysinden hallice de olsan, haline şükreder, kalkışmalardan aman aman kaçarsın.
Genellikle, en engellenmeye çalışılan şey başlangıçtır. Başlangıç çok güçlü şeydir çünkü. Bitirmenin yarısıdır denilmesi boşa değildir. Kalkışanın oku yaydan çıkar.
Eğer sizin de hayatınızda, benimki gibi, başlamaktan korktuğunuz şeyler varsa botlarınızı giyip yola koyulma vaktidir. Herkesin saati, zamanı kendinedir. Geç ya da erken yoktur.
Geç kalınmamıştır, erken de varılmamıştır. Her şey vaktindedir. Bu benim hayattaki en büyük batılım.
O sebeple, başlangıca, geç ya da erken diye sıfatlar takmayın. 60 yaşında ilk romanını yazan da var, 16’sında yazan da. Hayat, birden karar verip, hayatını değiştiren dönüştüren güzel insanların hikayeleriyle dolu.
Hepimizin, hele benim gibi ‘ya mükemmel olmazsa’ hastalarının kaçınıp durduğu işlere girişmenin çanlarını duyuyorum. Kendimi bir kenarda erteleyip duruyor buluyorum. Girmiş bir yere tavşan gibi titriyor. ‘Gel sen bakayım’ diye kulaklarından kavrayıp kaldırıyorum, gözlerinin içine bakıyorum, ne görüyorum dersiniz? Topluluk... Korku...
Mükemmeliyetçilik. Ya da bazen düpedüz tembellik. Bunları mazaret kabul etmeyelim.
Dikkat ettiniz mi, üşenmeyip, gitmeyi düşünmediğiniz bir yere evet dediğinizde ne güzel beklenmedik gelişmeler oluyor?
Benim ikinci en büyük batılım da bu: Evet’lerde hikmet var.
İçinizdeki ‘hayır olmaz’ları, ‘evet neden olmasın’a çevirebildiğinizde, hayat senaryosunda büyük değişiklikler yaparsınız.
Evet deyip gittiğiniz yerde, biriyle tanışırsınız hayatınız değişir, ya da duyduğunuz bir cümle size yol işareti olur ya da gördüğünüz bir şey size kapı olur.
Evet diyarları, en küçük önemsiz gibi görünen tekliflere bile olsa, sihire açıktır. Aklınızda dans etmenin d’si yoktur ama bir arkadaşınıza evet demişsinizdir, kendinizi bir salonda döne döne dans edip eğlenirken bulursunuz.
Neden daha çok dans etmiyorum ki dersiniz, hayatınıza dans girer.
Evde miskin miskin oturuyorsunuzdur, ‘çıkıp bir yürüyeyim’e evet dersiniz, taptaze oksijenle kendinizle baş başa kalır, taptaze fikirlerle dönersiniz.
Aklınıza gelen bir kalkışmaya evet dersiniz, oturup yazmaya, çizmeye, söylemeye başlarsınız.
İçimizdeki topluluk tutucu. Değişmemizi istemiyor. Halimizden memnun aynı şeyleri tekrarlamamızı söylüyor. En azından böyle devam edersen, başına çok kötü bir şey gelmez ve yorulmazsın diyor.
Hayatsa bir şeyi tekrarlayıp durmak için çok kısa. Yorulmadan da evetler, vay be’lere dönüşmez. O halde madem bugün pazartesi, evet’lere başlamanın, korktuğumuz şeylere kalkışmanın tam zamanı.
Hepimize bol şans.
Paylaş