Paylaş
Düşünce, düşündükçe içine gömüldüğün bir bataklık gibiymiş.
Halbuki hepimiz buralara düşünerek geldiğimizi düşünüyoruz. İşte bu da sadece bir düşünce.
Aslında hayat sıçrayışlarımızın çoğunu, düşünce kablosunu kesip iç sesimizi dinlediğimizde yaptık.
Ben artık düşünceyi bir dondurma külahı gibi hayal ediyorum.
En yukarısındaki daireyi dönerek düşünmeye başlıyorsun sonra yavaş yavaş, döne döne aşağılara, karanlık uca doğru...
Bir girdap gibi. Gidişatı belli. Hızlanarak, aşağıya doğru sarmal yapacak.
Ben de içinde Oz Büyücüsü’nde, hortuma kapılmış Dorothy gibi savrulacağım.
Savrulmam bittiğinde kendimi Oz Büyücüsü’nün sihirli dünyasında değil, Nil büyücüsünün korkulu dünyasında bulacağım.
Peki o halde neden o külahı yiyeyim değil mi?
Düşünmemeyi, daha doğrusu fazlaca düşünmemeyi başarmak zor.
Bu hafta denedim, frene basıvermek kolay değil ama oluyor.
Size bir sır vereyim, ki bu artık bir sır değil, herkes biliyor bunu inceden.
Şu anı yaşamaya karar verdiğinizde, düşünce uçup gidiyor.
Baktım ki, külahı yavaştan dişlemeye başladım, yanımdakine o anki yaşantımızla ilgili bir şey soruyor ya da bir şey yapmaya başlıyorum.
Düşüncenin iyi tarafını söylemedim.
Düşünce uçucu gazlardan yapılıyor.
Düşünmeyi bıraktığın an hızlıca buharlaşıyor ve eski formuna dönmesi zaman alıyor.
Düşünce treninden yeni, güzel bir istasyonda iniyorsun.
Hayata kaldığın yerden devam ediyorsun.
Burası mühim çünkü düşünce, hayata kaldığın yerden devam ettirmiyor.
Ya geleceğe ışınlıyor seni ya da geçmişe.
Kendimi geçmişte bulmak istemiyorum.
Çok yaşlı insanların evi gibi ölüm kokuyor geçmiş.
Naftalin, guguklu saat, salonda hep bir akşamüstü ışığı, tozlu piyano, sessizlik...
Sıkıcı, iç bunaltıcı, yalnız.
Geleceğe zıplamak istemiyorum.
Zıplattığı gelecek korku ve endişe senaryolarının ürünü.
Sokaklarda alarm, havada bulutlar, herkes koşturuyor, bir yerde olmam gerekiyor acilen ama nerede bilmiyorum.
Dünyanın sonunun geldiği bir bilim kurgu filmi gibi, beni aciz kılıyor. İşin kötüsü beni bir kurguya inandırıyor.
Şu anı, bugünü, tam şimdiyi istiyorum ben.
Tost ekmeğinin makineden fırladığı ve benim acaba üzerine ne sürsem diye hayal kurduğum.
Gerisi düşün düşün, biliyorsunuz devamını.
Paylaş