Paylaş
Dünyaya henüz gelmiş bir bebek, gözlerini çaresiz bir annede açmıştı. Hepimiz gözümüzü annemize açarız ve onun hayatı hayatımız olur.
Anne, savaştan kaçıyordu. Ailece kendilerini, Bodrum diye bir güney şehrine atmışlardı. Bodrum, tatil yeriydi. Yaşıtları, annelerinin kucaklarında, bellerinde nolur nolmaz diye takılmış simitleriyle, ayak çırpıyordu.
Akşamüstü gölgede bir havlunun üzerinde şekerleme yapıyor, uyanınca tanımadıkları çocuklarla birlikte ha gayret kumdan kaleler yapıyorlardı.
Çocukken, tanımadıkların da senin arkadaşındır. Kardeşindir. Çocukken, yarına kalsın diye kale yapılmaz. Kale yapmanın tadına varmak için kale yapılır.
Dalgaların yıkması hayatın tatlı oyunudur. Hayatla böyle oynanır zaten. Sen yaparsın, o yıkar. Sen bir daha yaparsın.
¡¡¡
Onun annesinin, bunlarla oyalanacak vakti yoktu. Gözlerini ufka dikmişti. Çocuğuna güzel gelecekler verebileceği yarına, bir an evvel varmak istiyordu.
Yarın, ufkun ötesindeydi. Şu denizi bir geçseler, her şey daha iyi olacaktı. Batıya doğru gitmeliydi. Kıtaları denizleri aşmalı, Kanada’ya varmalıydı.
İleride bu zorluklardan bahsedecek, evladı onunla ve babasıyla gurur duyacaktı.
“Küçücük bir botla? Korkmadan 17 kişi can yeleksiz, dalgalarla boğuşa boğuşa Kos’a mı vardınız?” diyecekti o tatlı sesiyle.
Bunları düşünürdü kadın, gündüz plajda oynayan çocuklara baktıkça.
¡¡¡
O çocuğum daha bilmezdi. Dünya, vicdansızlar tarafından çıkarılan acımasız hain savaşların sahnesiydi. Eskaza bu savaşların olduğu bir coğrafyada doğdun mu, bahtsızdın.
Doğum şans işiydi. Gözünü bir yerde açardın, uzun, orta ya da kısa bir ömür yaşardın, sonra da gözünü bir yerde kapardın.
Eğer bahtına gölge vurmuşsa, herkesin gündüz kumdan kale yaptığı sahilden, gece yarısı bota binerdin. Eğer bahtına gölge vurmuşsa, daha fazla insan binebilsin diye, can yeleğini annene çıkarttırıp denize attırırlardı.
Eğer bahtına gölge vurmuşsa, o bot batardı dalgalarda. Boğulurdun. Sabah daha çocuklar uyanmadan, o sahile ölü olarak vururdun. Bahtına gölge yapan o vicdansızlara iki kelime edecek kadar bile büyümeden, ölürdün.
¡¡¡
Çocukların ölmesine anneler sebep olmaz. Tuhaftır ki babalar sebep olabilir. Erkeklerin dünyasında, her çocuğun çocuk olduğu, insan olduğu, herhangi bir aileye seçmeden doğduğu hissiyatı yoktur. Bunu ancak kadınlar bilir. Onlar umursar.
Erkeklerin güç oyununa göz yummaması gerekenler onlardır. Savaşı bilmeyen, sadece kurbanı olan kadınlar.
Onların savaşlarda kurşunlarla, hainlerle ölen çocukları vardır. Bir türlü sevemezler savaşı.
¡¡¡
Bir anne çıksın, hadi çıksın ve desin ki, ben savaşı seviyorum.
Suriyeli güzel evladın gazetelerde boy boy fotoğrafını gören her anne, vicdanı olan her baba, insan olan her insan ağladı. Yaz güneşi gitti.
Bu yaz güneşi, o canım çocuğun bedeni kapattı.
Anneler, ben artık kime hitap edeceğimi biliyorum...
Annelere, vicdanlı babalara ve insan gibi olan tüm insanlara sesleniyorum.
El birliğiyle bu zulmü durduralım.
Hepimizin yapabileceği bir şey var.
¡¡¡
Önümüz kış. Bu sefer de kardan adam yapan çocukların yanındaki, donmuş çocuk fotoğrafına bakmayalım.
Paylaş