Paylaş
Bakın biz diyorum, ben de kıskanacağım kadar güzel bir şey olduğunda, kafamı Google’lıyor ve benzerini çekip çıkarıp rahatlıyorum. Bugün referansı olmayan bir şey bulmak imkansız gibi. Bu sayede fikir sahibini alaşağı edip, başarısının kredisini başkasına teslim etmek inanılmaz ferahlatır insanı.
Özellikle yapıp etmeyen takımı, bunu çok sever. ‘Oh be’ derler, ‘evet ben bir şey yapmadım bile, ama olsun o yaptı da ne oldu, yapılmışı yaptı, hiç yapmasa daha iyi.’ Bunu deyip, rahat uyurlar.
Biz özellikle, batının bizden daha iyi olduğunu, adı Michael olan birinin perdeyi bile daha iyi takabileceğini düşünürüz. Adı Muzaffer olan biriyle kıyaslandığında, müzikten teknolojiye her şeyde haklı olan, Michael’dır nokta.
Çok değil biraz daha batıda doğsaydık, direkt Avrupalı olurduk mesela ve otomatikman daha havalı olucaktık. Bir şeyleri ilk bulan olucaktık. Şimdi TV seyredip, internete bakıp, mecmua karıştırıp kopyala dur!
Değil aslında. Benim de başıma geldi. Mesela, otoparklarda görüp görüp aşık olduğum büyük şişme adamlarla, şakasına dans etmişliğim vardı. Bu hayali, ‘Duma Duma Dum’ klibimde gerçekleştirdim. Hayatımda hiç bu adamların dans ettiği bir klip görmemiştim.
Varmış meğer benzeri. Dans etmiyorlar da, arkada şişme adamlar var. Ne var? Çok normal. Tek ben mi görüyorum onları, tek ben mi hayal kuruyorum? Bir benim aklıma mı geliyor bir şeyler?
Bir keresinde, Gwen Stefani’den ‘çalmak’tan milim farkla kurtuldum. ‘Sinema’ şarkım, tak tiki tak tiki tak diye saat sesiyle başlıyor. Allah’tan ben albümü çıkardıktan bir süre sonra, Gwen Stefani tik tok tik tok diye girdi (neydi ya şarkının adı, hani Alice Harikalar Diyarında gibi klibi olan) şarkısına. Yoksa neler işitirdim kim bilir.
Bir keresinde gelecekten çalmışlığım bile var. ‘Seviyorum Sevmiyorum’u yaptık, çıktı, oh, bir kaç ay sonra Muse ‘Uprising’ şarkısını çıkardı. Harika bir şarkı. İkimiz de shuffle ritminde olduğumuzdan, bir söyleşi sırasında bana şu soru geldi: Şarkınız Muse’un şarkısına benziyor, gerçi o sizden sonra çıktı? Tabii soru soran sorusunu duyunca, saçma olduğuna kanaat getirdi de güldük.
Hayatımda hiç şu fikrim çalındı, aman duymasınlar çalarlar dediğim olmadı. Kendimin bulunmaz Hint kumaşları bulduğunu zannetmiyorum. Zannedenleri de, okulda elini sınav kağıdına kapatmış, harikulade cevaplarını kopyalardan koruyan o naif, sevimsiz çocuğa benzetiyorum.
Nerden çıktı bu konu pazartesi pazartesi (bugün benim doğum günüm)? Bizim www.nilinkelebekleri.com diye bir sitemiz vardı. Nilin Kelebekleri kitabımın web sitesi. Burada 140 tane rengarenk ağaç var. Beğendiğiniz yazıyı like edince ya da yorum yazınca, o ağaç büyüyor ve belli büyüklüğe gelince biz gerçek bir ağaç dikiyoruz. 140’ı da kocaman oldu, sağolun. TEMA’yla beraber kasımda ağaçları dikeceğiz. Bu hafta, bizim siteyi beraber yaptığımız Muzaffer’den bir mail geldi: ‘www.creativity-online.com’da bir araba markası, yeni bir kampanya başlatmış: Siz buraya ağaç dikin biz de gidip gerçeğini dikelim. Yok ya!
Muzaffer koş, Michael bizden çalmış!
Paylaş