Üzerimde eski, uzun simsiyah bir elbise. Tek numarası ortasındaki beyaz nokta.
Sağımda, solumda, önümde arkamda en yakın dostlarım. Bazılarını tanıyorsunuz.
Onlar da benim gibi. Makyajsız, ışıksız, ıslak, üşüyolar biliyorum.
Hava gri. Toprak ıslak. Ayaklarımız soğuk.
Hepimiz siyah beyaz ve süssüz. Sinan Çetin’in kamerasının önünden geçiyoruz tek tek. Bazılarımız ağlayarak, bazılarımız ilk defa, ‘Hayalet Avcıları’ filminde olduğu gibi bir kameranın içine hapsolarak. Ben hariç herkes sessiz. Hepimiz, bir an için kimsesiz.
Biraz daha başa sarayım: Her şey, o yağmurlu pazar günü, arabalara doluşup, Sinan’ın Durusu’daki evinde toplanmamızla başladı.
‘Pazar günü Durusu’ya gelin, Nil’e klip çekicem. Hepimiz oynuyoruz’ demişti. Kimse çok ciddiye almadı, herkeste bir heves oldu. Açıkçası olsa da, olmasa da olurdu. Maksat beraber olmaktı. Sinan’ın sağı solu belli olmazdı. Zaten onu seviyorduk biz. Zaten birbirimizi seviyorduk biz. Düştük yola. şömine yakıldı, sohbet koyulaştı, kahkahalar duyulmaya başlandı, çaylar yudumlandı derken, Sinan birdenbire ‘başlıyoruz şimdi’ dedi. Doğru duyduk, ‘şimdi’ dedi! Bahçeye, o sırılsıklam, o gri, o yağmurlar indiren bahçeye bayrak gibi dikti kamerayı. Üzerine de bir şemsiye. Bir de küçük müzik seti koydu yanına. Basınca play’e, çaldı ‘Kırık’. Belki de, bugüne kadar kalbimin en derin, en gölgeli, en sade, en kanlı canlı yerinden söküp çıkardığım şarkı. Nasıl da buldu onu. (Bu albümde saklamıycaktım zaten artık bu yanımı, bana bakan her yerimden görsün.)
Kamera çekmeye başladı. Ben bir ileri bir geri durmadan yürüyerek, Kırık’ı söylüyorum. Bundan sıkılınca bir hareket uydurdum. Elimi teker teker herkesin kalbine koyup, oradaki kırıklığı avucuma alıyorum güya. Sonra da, elbisenin göğsündeki beyaz noktada biriktiriyorum hepsini. Öyle bir şey. Çok anlaşılan bir şey değil, ama olsun hepimizi birbirimize o dikti. Birer ikişer, üçer beşer geçtik kameranın önünden. şarkı ne hissettirdiyse onu yaptık.
Yağmurlu havada, üzerine bir şey almadan dışarı çıkıp, oyun oynayan çocuklardık. Bu küçük filmi yayınlayıp yayınlamamayı çok düşündüm. Kendi aramızda bir anı olsundu. Ama dayanamıyorum. Size kendimden, herkesten ve her şeyden daha fazla göstermemi isteyen bir kamçı var sanki içimde. Teslim oluyorum ona.
Madem artık daha da yakınız, herkesin kalbini kıran şeyi beyaz bir noktanın içine yazıp, kaybedebileceği bir site de açıyorum: www.kirildim.com. 16 Aralık, saat 10’da, www.niltakipte.com’a koyucam bu küçük filmi.
Kollarımın, kalbimin ve daha bir sürü şeyin pergeli açılıyor gibi hissediyorum. En azından ben, ne müzikte ne de resimde hiç bu kadar ruhumu soymuştum.