Paylaş
Herkes bıksa benden annem bana doymaz
Öper koklar beni büyütür kalbinde
Bir tek annem olsun bana bir şey olmaz
***
Her gün bakar bana kusurumu görmez
Günler gece olsa, o ışığı sönmez
Ellerim büyüdü avuçlarında
Bir tek annem olsun bana bir şey olmaz
***
Bu şarkıyı yıllar önce yazmıştım.
O zamanlar daha anne değildim.
Annenin ne demek olduğunu, içimde en derin yerde bir çapa olduğunu, bu şarkıyı yazınca anladım.
İnsanın annesi yanında olunca, ona bir şey olmuyor.
Sonra anne olunca gördüm, yemeyip yedirdiğin, içmeyip içirdiğin, onun nefesiyle hayat bulduğun biri geliyor hayatına.
Ne kadar küçük olsa da senden büyük biri.
Kalbine sığdıramadığın ve sonunda da ‘tamam taşsın o zaman gözlerimden, dudaklarımdan’ dediğin küçüğün, hayatının güneşi oluveriyor.
Aşk da çılgın bir fırtına ama bu sevginin yanında şımarık bir ısrar gibi.
Bir masal var, aç susuz ve yorgun üç derviş bir kasabaya giriyor ve bir tas yemek için kapı kapı dolaşıyorlar.
Kimse kapıyı açmıyor onlara.
Onlar da taş çorbası yapıyorlar.
Ne zaman annemi düşünsem aklıma bu masal geliyor.
Anne kapıyı hep açan olur.
Onun kapısı sana hep açıktır, ne olursa olsun...
Yorgun da olsan, bulaşıcı hastalığın bile olsa, onunla yıllardır dargın da olsan, kalbini kırmış da olsan, o kapıyı her defasında açar.
Annelik 24 saatlik iş ama bu karantina zamanları gün bazen
42 saat, bazen 56 saat sürdü.
Yuvasın, okulsun, arkadaşsın.
Bu dönemin anneleri, babaları daha da kahraman gözümde.
Kendi merkezimizde bile değilken, her şeyi bir arada tutmak kolay değildi.
Elimizden geleni yaptık.
Anneler ninnisinde yazdığım gibi: Olduğumuz yeter.
Haftaya Anneler Günü.
Hepimizin günü kutlu olsun.
Yarınımız bugünden güzel olsun.
Paylaş