Beni görmeye gelecek misin bu yaz?

Haberlerini alıyorum. İşlerin yolundaymış. Yıllar sonra her şeyin nasıl da düzene girdi, hayallerinin ötesine geçti değil mi? Hak ettin sen bunu.

Haberin Devamı


Ahşap işlerini gördüm, bütün onları tek başına mı yapıyorsun, yoksa yardımcıların var mı? Keşke bu kadar uzakta yaşamasan da, seninle her gün dalga geçebilsem.
Senin tuhaflıklarınla dalga geçerek geçen yıllarımızda, ne eğlendik değil mi? O zamanlar yalnızdık ikimiz de. Uzun uzun Rumelihisarı’na yürürdük.
Ne olacağımız belli değildi, her genç gibi. İçinde varoluş hüznü taşıyan iki kızdık. Neydi o kelime? Hah, melal. Çok seviyorum o kelimeyi. Şairin dediği ‘melali anlamayan nesil’ değiliz biz, tırnaklarımızda sızlıyor melal bizim.

Büyürken yolda ne çok şey bırakıyor insan. Taşıyamıyor her şeyi. Aman hayalleri bırakmasın da değil mi? Bazı şeylerden vazgeçmenin dönüşü yok çünkü.
Biz de bıraktık çoğu şeyi geride. Şimdi aynaya baktığımda, daha sevgi dolu bir yüz görüyorum. O eski endişeler gitti. O kendimle meydan savaşları bitti.
30’lara geldiğime memnun oldum. Önüme koydum kendimi. Uzun uzun baktım. Yahu dedim, elimdeki avucumdaki bu. Çekiştirip durmayayım artık şunu. Daha da önemlisi, izin vermeyeyim kimsenin çekiştirip durmasına.
Hatalarıyla sevaplarıyla başrolü insan asla kendinden başkasına kaptırmamalı şu hayatta. Senin mücadelelerin nasıl sonlandı?

Haberin Devamı

Hatırlıyor musun, evlenmeden önce bana bir mektup yollamıştın. “Sonunda gözüm kapalı, kendimi sırt üstü bırakabileceğim bir erkek, yanağımı huzurla dayayabileceğim bir omuz buldum” yazmıştın.
Bunca yıl sonra erkeğini bulmanın mutluluğunu satır satır okurken ağlamıştım. Kaderin hikâyenin neresine karşımıza o hep aradığımızı çıkaracağı belli olmuyor.
Sen, yüzlerce umutsuzlukla kalk git taaa dünyanın öbür ucuna, savur kendini ‘lanet olsun’ diye. Orada yoldan geçen bir bisikletli, güneşini açtırsın. Hem yaralarını sarsın, hem cesaretlendirsin, “Ne güzelsin” desin, hem de sana yavrunu versin.

İnsanın, ona her zaman, aslında kim olduğunu hatırlatacak çocukluk arkadaşları olması gerek.
Böylece başına gelen şeylerin, şansların, şanların şöhretlerin simlerinden sıyrılıp kendinle hep ten teması kurabiliyor. Kibrin süpürülüyor.
İşte bu yüzden canım arkadaşım, benim sana hep çok ihtiyacım var. Biliyorsun, kimse hep dik duramaz, herkesin şeklini bozup yamuk yumuk olduğu zamanlara özlemi vardır.

Haberin Devamı

O günlere dönmek için bu yaz seni muhakkak bekliyorum.
Geçen kış, ağustosta gelirim demiştin. Ağustos yaklaşıyor. Sana sürprizlerim var. Dün çıkan güzelim ekşi vişneler onların yanında hafif kalır.

Yazarın Tüm Yazıları