Paylaş
Her yer gerçek mesafesi neyse ordaydı. Işıklar bile kimseyi durdurmaya kalkışmadı.
Sokaklar boştu. Bir ara taksiciye dönüp, “Sanki başka daha az nüfuslu bir şehirdeyiz” dedim. “Sahil dolu” dedi. Ama sahil yolu İstanbul’un nazlı bir opsiyonuydu zaten.
Annem, babam, amcam, dayım, yeğenlerim, dıdılarım bıdılarım herkes bir aradaydı. Bayram ‘bir aile iyice kaynaşıyor’ festivaliyse, bu sonuna kadar yaşandı. Buna müteşekkir olundu.
İstanbul sayfiye yeri gibi bir havaya büründü. Yine evdeydin ama ev sanki aynı ev değil. Yine kapının önü, yine o hep kahvaltı yaptığınız yer ama tam aynısı değil. İçindeki asidin çekilmiş haliydi, alkaliydi İstanbul!
Yazlıkçıların daha sıcak bir yere gitmeyi seçerek, aslında daha çok yorulduklarına dair şakalar yapıldı. “Bir mücadele içinde tatil yapmaya çalışmaktansa, burada kuru kuru otururum” denildi.
Bol bol kitap okundu. Uzanarak okundu. Oturarak okundu. Birbirine okundu. Gidilip yenileri alındı. Onlar da bitti. Sonuç olarak, daha akıllı bıdık haline gelindi.
Beyoğlu’nda ne güzel püfür püfür yüründü. Arter’de Mat Collishaw’ın muhteşem sergisi gezildi. (Dün son günüydü serginin.) Denizler Kitabevi’ne girildi, rastgele eski kartpostallar çekilerek hikayeler uyduruldu, miss pizza piza yemeden atlatılabildi. Aylaklık edildi. Aylaklık ruhun gıdası addedildi.
Kalanlar, sanki bir bilimkurgu filmi kasabasında son kalan canlılarmış gibi birbirleriyle buluşup uzun sohbetler ettiler. Ben onlara kâh çellolu, kâh udlu müzikler çaldım. Çaylar yaptım.
Zaman genişledi genişledi, hatta bir ara öyle bir genişledi ki, kafamı kaldırıp ağaçların içinden solan günün renklerine daldım. Ahmet Hamdi Tanpınar’ı andım. Bayağı daldım. Her gece uyumadan, iki dakika durup, sadece ‘var olmaya’ karar aldım.
İçime umutlar doldu. Bilmem belki de sadece etraf boştu.
Uzun zamandır bir nizama sokamadığım banyo tezgahını, makyaj malzemelerini düzenledim. Bu bayramdan itibaren abuk subuk yerlerde toplaşmayın dedim. Onlarca şampuana, kreme ihtiyacım olmadığına karar verip hepsini attım. Oh rahatladım.
Can Dündar’ın bayram yazısını okudum. Sevdiğim herkese okudum. Deliye değil, şükredene, kıymet bilene her gün bayram diyordu.
Evdeki semaver bozuldu. Bayram diye tamir edilemedi.
Kuzenim Peri gitti.
Yine de içim bayram etti.
Paylaş